Giriş
Afrika Birliği (AfB), 1963 yılında Afrika kıtasının siyasi ve ekonomik entegrasyonunu teşvik etmek amacıyla kurulmuş bölgesel bir örgüttür. Kuruluşundan bu yana, AfB, kıtanın kalkınma hedeflerine ulaşması ve küresel ekonomide daha güçlü bir konuma gelmesi için çeşitli stratejiler geliştirmektedir. Bu stratejilerin önemli bir bileşeni de finansal egemenlik sağlamaya yönelik çabalardır. Finansal egemenlik, bir ülkenin veya bölgenin ekonomik politikalarını ve finansal sistemlerini dış müdahalelerden bağımsız olarak yönetebilme kapasitesini ifade eder.
,
Afrika Birliği, finansal egemenlik sağlama hedefi doğrultusunda, Afrika Merkez Bankası'nın kurulması, Afrika Para Birimi'nin oluşturulması ve kıta içi ticaretin teşvik edilmesi gibi projeler üzerinde yoğunlaşmıştır. Ayrıca, yabancı yatırımların daha adil ve sürdürülebilir şekilde yönetilmesi, Afrika'daki finansal altyapının güçlendirilmesi de bu çabaların önemli bileşenleri arasındadır. AfB'nin bu girişimleri, sadece ekonomik bağımsızlığı artırmayı değil, aynı zamanda kıtanın uzun vadeli kalkınmasını, refahını ve Afrika Birliği’nin kurumsal olarak finansal anlamda egemen ve istikrarlı olmasını da hedeflemektedir.
Afrika Birliği’nin finansal egemenlik sağlama çabaları için tarihçesini, mevcut durumunu ve gelecekteki potansiyel etkilerini kapsamlı bir şekilde analiz etmek gerekmektedir. Bu bağlamda, AfB'nin geliştirdiği politikaların, uygulamaların Afrika kıtası üzerindeki ekonomik bağımsızlığı ve etkileri detaylı bir şekilde incelenecektir.
Bütçe ve Finansal İstikrar Konusundaki Reformlar
2016 yılında, Afrikalı liderler Afrika Birliği'nin (AU) kapsamlı bir şekilde reforme edilmesinin aciliyetini kabul ettiler. Ruanda Cumhurbaşkanı Paul Kagame'nin girişimi, AU’nun hizmet sunumunu iyileştirmek, operasyonel verimliliğini artırmak, sürdürülebilir finansmanı sağlamak ve örgütün Afrikalı vatandaşlarla bağlantısını güçlendirmek amacıyla kurumları yeniden düzenlemeyi hedefliyordu. 2018 yılında uygulanmaya başlanmasından bu yana bazı önemli adımlar atıldı. Örneğin; yeni bir yönetim ekibi oluşturuldu, yeni direktörler atandı. AU Komisyonu'nun departman sayısı azaltıldı, yönetim seviyesinde cinsiyet ve bölge temsiliyeti güçlendirildi, liyakate dayalı bir işe alım sistemi getirildi ve tüm departmanlar denetim ve yetkinlik değerlendirmesinden geçirildi.
Kasım 2018'de başlatılan barış ve güvenlik faaliyetlerinin ana finansman aracı olan AU Barış Fonu'nun kurulmasında önemli ilerlemeler kaydedildi. Yönetim yapıları büyük ölçüde işlevsel hale geldi, ancak bu yıl kurulması beklenen bağımsız değerlendirme grubu henüz oluşturulmadı.
Denetim ve yetkinlik değerlendirmesi, AU Komisyonu bünyesindeki işe alım, çeşitlilik ve tüm üye devletlerin temsilini iyileştirmek için yeterli olmadı. 2018'de işe alım üzerindeki moratoryum, geçici çalışanlara ve danışmanlara aşırı bağımlılığa yol açtı, bu da yüksek personel değişim oranı ve performans sorunlarına neden oldu. Komisyon çalışanlarının çoğu yetkinlik değerlendirmesinde başarılı olsa da bazı ülkeler vatandaşlarının dışlanmasını sağlamak için sonuçların manipüle edildiğine dair endişelerini dile getirdi.
Bu şüpheler, Komisyon ile AU Meclisi ve Yürütme Konseyi adına günlük işlerden sorumlu Daimî Temsilciler Komitesi arasındaki çalışma ilişkilerini karmaşıklaştırdı. Komisyon, yolsuzluk ve yetkin kişilerin zararına yüksek düzeydeki görevlere yasadışı atamalar yapmakla suçlandı.
2020'de komisyonun yeni yapısının benimsenmesi zahmetli oldu. Özellikle, departman sayısının sekizden altıya düşürülmesi, görev dağılımı çatışmalarına yol açtı. İki departmanın birleşimiyle oluşturulan Siyasi İşler, Barış ve Güvenlik departmanı sinerjileri güçlendirmeye olanak tanırken, özellikle seçimlerin denetimi konusunda koordinasyon eksikliği ve yöneticiler arasındaki rekabet sorun yaratmaktaydı. Ayrıca, AU'nun kıta genelinde erken uyarı sisteminin "çatışma yönetimi" kategorisine yerleştirilmesi, çatışmaları önceden tahmin etme ve önleme yeteneğini engellemişti.
Kagame-Faki Reformları: Afrika Birliği’nin Siyasi ve Finansal Egemenliğinin Anahtarı
2016 yılında, Afrikalı liderler, Afrika Birliği’nin ana hedeflerini gerçekleştirme ve özellikle Afrika’nın 50 yıllık vizyonunu oluşturan Gündem 2063’ü uygulama konusunda zorlanıldığını görerek köklü reformlara gitmeye karar vermişlerdir. Afrikalı liderler, bu süreci yönetmek için Ruanda Devlet Başkanı Paul Kagame’yi görevlendirmiştir. Kagame, bu süreçte kendisine yardımcı olmak için 9 üyeden oluşan bir Pan-Afrika danışma ekibi kurmuştur (Dougueli, 2021). Kagame’nin Ocak 2018’de Afrika Birliği’nin rotasyonel başkanlığına seçilmesi bir tesadüf değildir. Bu gelişme kıtasal örgütün değişime açık olduğu fikrine işaret etmektedir. Kagame’nin son yıllarda ülkesini gerek ekonomik gerek sosyal ve siyasi olarak geliştirmesi, bütün kıtanın gündemindedir. Nitekim herkes böyle bir liderin birliğin başına geçmesini beklenmekteydi. “Reformcu” olarak anılan Kagame, Afrikalılar nezdinde oluşturduğu güven dolayısıyla görevini yerine getirmede büyük bir serbestliğe sahiptir. Ayrıca Kagame’nin görev süresi, Afrika Birliği’nin bir diğer önemli figür ve AKSTA’nın ortak mimarı olan AfB Komisyonu Başkanı Moussa Faki ile eş zamandadır. Bu iki isim, kıtasal örgütü 2002 yılında yaşadığı dönüşümden (AfBÖ’den AfB’e dönüşüm) sonra en önemli dönüm noktasına ulaştırmıştır.
Kagame-Faki ikilisi, geleneksel olarak yılda bir kere düzenlenen devlet ve hükûmet başkanları konferansının yanı sıra ikinci bir konferans getirmiştir. Söz konusu ikinci konferans, dört duvar arasında kapalı olacak ve ani kararlar alacaktır. Böylece, daha önce başkanlıkların kendi ekiplerine danışmak için harcanan süre ortadan kalkmış olacaktır. Çoğu devlet başkanı, bu durumun Afrika Birliği Kurucu Anayasası’na aykırı olduğu ve önemli kararlar almadan önce bakanlara ve büyükelçilere danışılması gerektiği gerekçesiyle karşı çıkmıştır. Kagame, bu yeni uygulamayı etkili kılmak için 2018 yılında karar vermeyi geciktiren maddeleri değiştirmiştir. Örgütün karar alma sürecini hızlandıran bu yöntem, Kagame’den AfB’ne kalan en güzel miraslar arasında yer almaktadır.
Kagame’nin önceliklerinden biri, birliğin mali bağımsızlığını sağlamaktı. AfB, 2017 yılına kadar 596 milyon Euro olan yıllık bütçesinin %54’ünü dış partnerlerden tahsil edilmekteydi (Jeune Afrique, 2018). Buna çözüm getirmek için Kagame-Faki ikilisi, örgütün üye ülkelerde yapılan toplam ithalattan %0,2 oranında vergi alınmasını önermiştir (Le Monde, 2018). Moussa Faki, Ocak 2021’de verdiği bir röportajda, o tarihte %0,2 vergi uygulamasının birliğe üye devletlerin yarısı tarafından kabul edildiğini ve yılın sonuna kadar başka ülkelerin de uygulamaya katılımlarının beklendiğini söylemiştir.
Kurumsal reformların merkezinde yer alan diğer iki önemli nokta ise komiserlerin sayısının azaltılması ve AfB Komisyon Başkanı’nın doğrudan komisyon üyelerini atamasıdır. Birinci uygulamada Kagame, komisyon üye sayısını 8’den 6’ya düşürmeyi başarmıştır. Bu değişiklik, komisyonun çalışma mekanizmasının hızlandırılmasına ve kararların rasyonelleştirilmesine yönelik olmuştur. Ancak ikinci uygulama, ayrıcalıklarını korumak isteyen üye devletlerin tepkisi nedeniyle beklenen düzeyde gerçekleşmemiştir. Bu doğrultuda, “Komisyon Başkanı Komiserleri atamaz ancak atanan komiserlerin rolünü dağıtır” denilmiştir. Bu iki uygulama, 2021 yılında kurulacak yeni komisyon bürosu ile başlamış olacaktır.
Williams Ruto: Afrika Birliği’nin Olası Yeni Finansal Şampiyonu
Finansman, Afrika Birliği (AfB) için bir diğer önemli engel olarak kalmaya devam etmektedir. Sürecin başlamasından beş yıl sonra, AfB hala reform öncesi kronik bütçe sorunlarıyla, özellikle düşük bütçe uygulaması ve onaylanmamış harcamalar gibi problemlerle karşı karşıya bulunmaktadır. AfB’nin bütçesinin %85’inden fazlasının Avrupa Birliği gibi dış ortaklardan sağlanması, aşırı dış finansman bağımlılığının ciddi bir endişe kaynağı olmasına yol açmaktadır.
Diğer yandan, Barış Fonu’nun katkıları ve ödemeleri, Afrika'nın bazı bölgelerinde artan güvenlik sorunlarına rağmen yetersiz kalmaktadır. Ayrıca, birçok üye devlet taahhütlerini yerine getirme konusunda tereddüt göstermektedir. 31 Ekim 2023 itibarıyla, 55 üye devletten sadece 31'i yıllık katkı paylarının %100'ünü ödemiş olup, bu durum 56,3 milyon dolarlık bir açık yaratmıştır. Bu, AfB programlarının sahiplenilmesini ve mali özerkliğini azaltmaktadır.
Şubat ayındaki AfB zirvesinde, Kagame reformların yavaş ilerlemesine karşı duyduğu hayal kırıklığını dile getirerek, üye devletlerin gerçek bir dönüşüme karşı direnç göstermelerini eleştirmiştir. Sürecin başından beri savunduğu reformların sorumluluğunu Kenya Devlet Başkanı William Ruto'ya devretmesi, Ruto'ya mevcut kazanımları pekiştirme ve reform sürecini yeniden canlandırma fırsatı sunmaktadır.
Ruto, AfB’nin önceliklerini gerçekleştirebilmesi için gerçek bir reforma ihtiyaç duyduğunu, bu reformun örgütü güçlendireceğini ve mali özerklik sağlayacağını vurgulamıştır. Ayrıca, AfB Komisyonu'nu güçlendirmek için üye devletlerin egemenliklerinden kısmen feragat etmeleri lüzumunu belirterek, AfB’nin “onarılması” gerektiğini açıkça ifade etmiştir. Böylelikle Ruto, savunduğu değişimi gerçekleştirmek için artık harekete geçebilecektir.
Kenya bu rol için uygun bir konumdadır: AfB’nin olağan bütçesine yıllık yaklaşık 7,2 milyon dolar katkı sağlayan altı ana katkıcıdan biridir. Jeopolitik açıdan Ruto, küresel iklim gündemi ve çok taraflı finansal ve politik kurumların reformu konusunda önde gelen bir Afrikalı ses olarak tanınmaktadır. Yeni lider, değişime direnen devletlere baskı yapmalı ve onları taahhütlerini yerine getirmeye teşvik etmeli, aynı zamanda AfB Komisyonu’nun yetkilerinin artırılması gibi hassas konuları ele almalıdır.
AfB’nin etkinliği, güçlü ve yeterli kapasiteye sahip bir komisyona ve kararların tutarlı bir şekilde uygulanmasına bağlı olacaktır. Ruto, üye devletler, Komisyon ve AfB’nin ortakları ile istişarelerde bulunmalı, Daimî Temsilciler Komitesi ile Komisyon arasındaki ilişkileri güçlendirmelidir. Mali özerkliğe ulaşmak hayati önem taşımaktadır. Afrikalı özel sektör liderlerinin katılımı, AfB’yi canlandırabilir ve öncelikli reformların başarıyla sonuçlanmasını sağlayabilir.
Comments