2002'de temelleri atılan, Afrika Birliği Topluluğu’ndan (OAU) doğan “Afrika Birliği” son yirmi yılını, hala üstesinden gelmeye çalıştığı bir dizi zorlukla karşı karşıya kalarak geçirdi. Kıtasal örgütün bilançosu bazı muhaliflerin bizi inandırmak istediği kadar iç karartıcı olmasa da birliğin kuruluşunda belirlediği hedeflerden hala çok uzakta olduğu da bir gerçektir. Afrika Birliği bugün, kendisinden beklenen performansı gösteremeyen ve sıklıkla maruz kaldığı eleştirileri haklı çıkaran eksikliklerle karşı karşıyadır. Bu makale ilk olarak Afrika Birliği'nin kuruluşu sırasında belirlediği temelleri ve hedefleri tanımlamakta ve ardından yapısal ve liderlik sorunlarını analiz etmektedir.
Afrika Birliği'nin Hedefleri
Afrika Birliği kurulduğunda kendisine hem siyasi hem de ekonomik birtakım misyonlar belirlemiştir. Hedeflerinin çoğu güvenlik, üye ülkelerin egemenliği, kıtanın ekonomik entegrasyonu ve iyi yönetişimin teşvik edilmesiyle ilgilidir.
Ayrıntılı olarak bu hedefler şöyledir:
- Afrika ülkeleri ve halkları arasında daha fazla birlik ve dayanışma sağlamak,
- Üye devletlerin egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını savunmak,
- Kıtanın siyasi ve sosyo-ekonomik entegrasyonunu hızlandırmak,
- Kıtayı ve halklarını ilgilendiren konularda ortak Afrika pozisyonlarını teşvik etmek ve savunmak,
- Uluslararası iş birliğini teşvik etmek,
- Kıtada barış, güvenlik ve istikrarı teşvik etmek,
- Demokratik ilke ve kurumları, halk katılımını ve iyi yönetişimi teşvik etmek,
- Afrika İnsan ve Halkların Hakları Beyannamesi diğer ilgili insan hakları sözleşmeleri uyarınca insan ve halkların haklarını teşvik etmek ve korumak.
Ancak bu hedefler göz önüne alındığında Afrika Birliği beklentileri karşılamakta zorlanmaktadır. Örgüt, üstesinden gelemediği ve zaman zaman güvenilirliğini zedeleyen bir dizi güçlükle karşı karşıyadır. Özellikle de üye devletlerin, Afrika Birliği'nin etkinliğini arttırmak ve hedeflerini gerçekleştirmek için alması gereken kararların etkili olabilmesi adına yetkilerinin bir kısmından feragat etmeye istekli olmamalarıdır.
Yapısal Sorunlar
Akademisyenler Ueli Staeger ve Babatunde Fagbayibo'ya göre "Afrika Birliği 2002 yılında Afrika Birliği Örgütü'nün (OAU) yerini almak üzere kurulmuştur. Kurumları arasında AfB Komisyonu, Pan-Afrika Parlamentosu ve Afrika İnsan ve Halkların Hakları Mahkemesi yer almaktadır, ancak gerçek güç Devlet ve Hükümet Başkanlarından oluşan Meclis'tedir". Şunları da ekliyorlar: "Meclis, AU organlarından herhangi birine önemli yetkiler devretmeyi reddetmiştir. Örneğin; Pan-Afrika Parlamentosu'nun bağlayıcı yasama yetkisi yoktur. AU Komisyonu da üye devletleri AU kurallarına uymaya zorlayamaz. Üye devletlerin çoğu İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarına uymayı reddetmektedir". Bu durum, şüphesiz örgütün en büyük endişelerinden biridir. Yapılanma biçimi nedeniyle otoritesini ortaya koymakta ve üye devletlere kendini kabul ettirmekte zorlanmaktadır. Aslında Afrika Birliği'nin üye devletler üzerinde bağlayıcı uluslar üstü yetkiler kullanma imkânı yoktur.
Her şeyden önce birliğin organizasyon şemasında Devlet Başkanlarının hegemonyasıyla bağlantılı olan ve örgütün performansını zayıflatan bu kusur, çeşitli eleştirilerin temelini oluşturmaktadır. "Eleştiriler Afrika kamuoyunun kendisinden geliyor. Afrika Birliği'ni eleştirenlerin oldukça sert olduğu yer tam da burasıdır. Örneğin; birbirlerini koruyan bir 'devlet başkanları birliği' olduğunu söylüyorlar" diyen gazeteci Seidik Abba, öte yandan bunun son derece normal olduğunu belirtiyor. “Romanyalılara ya da diğer Avrupalılara Avrupa Birliği hakkında ne düşündüklerini sorarsanız, muhtemelen aynı eleştirileri duyarsınız". Parlamento ve Komisyon gibi organların zayıflığı, örgütün olması gerektiği kadar etkili olmasını engellemektedir ve üye devletler (bu durumda Devlet ve Hükümet Başkanları Konferansı) birliğin karar alma meşruiyetini garanti altına almak için yetkilerinin bir kısmından feragat etmedikleri sürece, birlik ilgili kararları almaktan ve her şeyden önce bunları uygulatmaktan aciz kalacaktır. Son AU zirvesinde Komisyon Başkanı Moussa Faki Muhammad, üye devletlerin Afrika Birliği kararlarına uyma konusundaki isteksizliğini "Son üç yılda, 2021, 2022 ve 2023, Afrika Birliği kararlarının %93'ü uygulanmadı” sözleriyle eleştirmiştir.
Liderlik Eksikliği ve Çatışma Çözümünde Zayıflık
Afrika Birliği'nin belkemiği olmaya devam eden önemli bir sorun varsa o da kıtanın başına bela olan ve örgütün üzerinde çok az yetki sahibi olduğu çatışmalar ve güvenlik krizleridir. İlk olarak, 10 yılı aşkın bir süredir Sahel'in yanı sıra Mozambik ve Somali başta olmak üzere kıtanın doğusunu rahatsız eden terörizm söz konusudur. Gösterilen çabalara rağmen, DAEŞ ve El Kaide gibi silahlı terör grupları zemin kazanmaya devam etmektedir. Ardından Libya'da ve özellikle de geçtiğimiz yıl Hızlı Müdahale Güçleri ile ordu arasındaki savaşta 15,000'den fazla insanın öldürüldüğü Sudan'da gerçekleşen devlet içi çatışmalar ve savaşların yanı sıra, Rabat ve Cezayir arasında diplomatik krizlerin kaynağı olan Batı Sahra sorunu vardır. Ancak hepsinden önemlisi M23 isyancı grubu ile Kinşasa hükümeti arasındaki çatışmalarda sivillerin sık sık katledildiği Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin doğusu problemi devam etmektedir. Birçok rapor Ruanda'nın M23'e verdiği desteğe, özellikle de Kigali'nin ülkenin bazı zenginlikleri üzerindeki hakimiyetine işaret etmektedir. Çatışma 2022'den bu yana sürerken, Afrika Birliği hala sahaya etkili barış gücü gönderememekte ya da Ruanda'yı M23'e verdiği destekten caydırmak için yaptırım uygulamaktan aciz kalmaktadır.
AU Devlet Başkanları 37. Zirvesi'ne ilişkin raporunda Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (ISS) de örgütün zayıflığı ve etkisizliği konusunda aynı yorumlarda bulundu: "Zirve kriz yönetimine kararlı bir yön veremedi. Bu nedenle Afrika, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Sudan ve Sahel'in Afrikalı devlet ve hükümet başkanları tarafından nihayet ne zaman dikkate alınacağı ve çıkarlarının farklı olduğundan Afrika Birliği Konferansının dikkatini hangi konulara odaklaması gerektiğini merak etmektedir. Birçok Afrikalı için, kriz yönetiminde giderek daha belirgin hale gelen güçlü liderliğin yokluğu, "İstediğimiz Afrika" idealine ilişkin istikrar arayışında belirli bir yorgunluk veya azalma olduğunu göstermektedir”.
Afrikalıların Afrika Birliği'nden beklediği ekonomik ve siyasi entegrasyonun teşviki tamamlanmış olmaktan hayli uzaktır. Birliğin kuruluşundan bu yana, özellikle politika alışverişi ve uyumlaştırma için daha da optimize edilebilecek bir çerçeve sağlama konusunda kesinlikle ilerleme kaydedilmiştir. Somali gibi çatışma bölgelerinde ya da Gine-Bissau'daki istikrar bağlamında etkili olmayı başarmıştır. Ayrıca alt-bölgesel örgütlerin meşruiyetini ve iddiasını da güçlendirmiştir.
Seidik Abba'nın da belirttiği gibi: "Bazı şeyler eleştirilebilir ve bazı konularda hayal kırıklığı yaşanabilir. Ancak aynı zamanda gelişmelere ve ilerlemelere de işaret etmeliyiz ki bence Afrika Birliği, ortak pozisyonlara sahip olmamızı sağladığı için muhafaza etmemiz gereken bir çerçevedir".
Comments