top of page
  • Yazarın fotoğrafıAlioune Aboutalib Lô

Afrika'nın İçsel ve Dışsal Kararlılığını Tehdit Eden Unsurlar

Afrika genel olarak, çoğu devletin 60 ila 70 yıl önce elde ettiği bağımsızlıkların ardından varoluşsal tehditlerle karşı karşıya kalmıştır. Kıtanın birçok ülkesi henüz ekonomik gelişim sürecini başlatamamış ve genellikle içsel ve dışsal kökenli çatışmalarla sarsılmıştır. Toplumsal barışı destabilize eden faktörler çok çeşitli olabilir; kötü yönetim, topluluklar arası çatışmalar ve devletlerin zayıflığı gibi içsel nedenlerden kaynaklanabilir. Bu durum özellikle sistemik yapılarla ilişkilidir. Tehditler aynı zamanda dışsal olabilir, özellikle yabancı güçlerin müdahalesi, kıtadaki istikrarın ana tehditlerinden biri haline gelmiştir. Uluslararası terörizm, ekonomik krizler ve uluslararası çatışmalar da küresel tedarik zincirlerini etkileyen diğer faktörler arasındadır. Bu makale, içsel ve dışsal sosyo-politik ve ekonomik kökenli ana istikrarsızlık faktörlerine odaklanmaktadır.

 


İçsel ve Dışsal Tehditler Arasındaki Ayrım

Politik açıdan içsel tehditler, bir ulusun, devletin, yönetim sisteminin içinden gelen istikrarsızlaştırıcı faktörler olarak tanımlanabilir. Genellikle yapısal zayıflıklardan veya bir ulus içinde veya devlet sistemi içindeki çıkar ve güç meselelerinden kaynaklanan tehditlerdir. Sosyal, siyasi, ekonomik veya teknik nitelikte olabilirler. Dışsal çatışmalar, bir ülkeye dışarıdan gelen ve uluslararası sistemdeki zayıflıklardan, güç meselelerinden, ekonomik ortamdan veya doğal afetlerden kaynaklanan tehditlerdir. Genellikle öngörülemez ve karmaşık olabilen dışsal tehditleri önlemek devletler için daha zordur.


Afrika'daki İçsel Tehditler


Kötü Yönetim: Afrika, dünyanın en fakir ülkelerinin çoğunun bulunduğu kıtadır. Üretim döngüleri için stratejik kaynaklar ve hammadde bakımından zengin olmasına rağmen, kıta ekonomik olarak geri kalmış durumdadır ve yıllar geçtikçe kalkınma açısından geriye gitmektedir. Bu durum özellikle Afrika ülkelerinin istikrarı için önemli bir tehdit olan kötü yönetimden kaynaklanmaktadır. Yolsuzluk, adam kayırma, finansal kötüye kullanım, hukuk devleti krizi gibi sorunlar, Afrika devletlerinde tekrarlayan fenomenlerdir ve bu fenomenler genellikle seçilmiş yetkililerin kötü yönetiminden kaynaklanmaktadır. Petrol, altın, zirkon, kobalt gibi stratejik kaynaklar üzerindeki kötü yönetim, halkları sıkça bir diktatörlük rejimine karşı çıkarak tepki göstermeye yönlendirir; çünkü bu rejimler genellikle baskı ve keyfi uygulamalarla cezasızlık ve keyfiyetin devam etmesine izin verir. Hukuk devleti, demokrasi ve güçlü bir adaletin olmaması, vatandaşların adaleti sağlamasına ve barışçıl önlemlerle değişiklik yapmasına izin vermez. Bu durum genellikle çatışmalara ve kötü yönetim tarafından ayrıcalıklı olarak görülen oligarşi ile mağdur halklar arasında sınıf mücadelesine yol açar.



İç Topluluklar Arası Çatışmalar: Bunlar, aynı ülke veya bölgedeki farklı etnik, dini veya kültürel gruplar arasında meydana gelen çatışmalardır. Bu tehdit de genellikle kötü yönetimin bir sonucu olarak kabul edilebilir. Bu çatışmalar genellikle sosyal eşitsizlikler, toprak meselelerinden kaynaklanan sorunlar, farklı din grupları arasındaki eşitsiz sosyal politikalar ve ayrımcılığı teşvik eden söylemler gibi faktörlerle ilişkilidir. İç topluluklar arası çatışmalar genellikle ayrılıkçı hareketlerin doğmasına neden olur ve devletlerin varlığını tehdit eder.


Güç Transferine Bağlı Siyasi İstikrarsızlık: Bu muhtemelen Afrika devletlerinin siyasi yaşamı üzerindeki en büyük tehdittir. Demokratik kültür eksikliği, Afrika ülkelerinde güç transferinin genellikle acılı bir şekilde gerçekleşmesine neden olur. Seçilmiş liderler genellikle iktidarı kaybetmeye hazırlanmazlar ve iktidarı sürdürmek için baskı araçlarını kullanırlar. Bu durum, Kamerun, Ekvator Ginesi, Gabon ve Togo gibi ülkelerde olduğu gibi 40 yıllık rejimlerin ortaya çıkmasını açıklar ve iktidar babadan oğula geçer. Devlet başkanlarının demokratik bir döngü içinde yenilenmesinin olmaması, son yıllarda kıtada yeniden ortaya çıkan darbelerin halklar tarafından giderek daha meşru görülmesine yol açar. Afrika vatandaşları demokratik yollarla liderleri değiştiremezse, ordular genellikle kurtarıcı bir alternatif olarak ortaya çıkar, ancak bu durum diğer istikrarsızlık kaynaklarına yol açabilir. Örneğin, son yıllarda Mali, Burkina Faso, Nijer ve Gine'de gerçekleşen darbeler halklar tarafından güçlü bir şekilde desteklenmiş olsa da, askerlerin iktidarda kalması özellikle ifade özgürlüğünün yönetimindeki sertleşme nedeniyle artık bir gerilim kaynağı haline gelmiştir.

Afrika Ülkelerinin İçsel Tehditlerine Dışsal Tehditler


Yabancı Müdahale: Yabancı güçlerin Afrika'daki gerilimlere müdahalesi giderek daha fazla hissedilmeye başlıyor. Yabancı müdahale ve yabancı güçlerin güç mücadelelerinin, Afrika ülkelerini önemli ölçüde nasıl etkilediği görülmektedir. Yabancı güçler, bir Afrika ülkesinin iç siyasi süreçlerine, politik fraksiyonları destekleyerek, seçim kampanyalarını finanse ederek veya diplomatik baskılar uygulayarak, kendi jeopolitik çıkarlarını ilerletmek için müdahalede bulunabilirler. Açıklanmış veya açıklanmamış dış askeri müdahaleler, Afrika ülkelerinin güvenliği ve egemenliği üzerinde destabilizasyon etkisi yaratabilir ve bazen uzun süreli çatışmalara ve insani krizlere yol açabilir. Özellikle, Libya'da dış güçlerin Halife Hafter'in arkasında olduğu ve diğerlerinin ise BM tarafından tanınan yönetim tarafında olduğu durumda bu açıkça görülebilir. Aynı durum, Sudan'da General Abdel Fattah Al Burhane liderliğindeki ordu ile Mohamed Hamdan Daglo, "Hemedti" olarak da bilinen Hızlı Müdahale Kuvvetleri arasındaki savaşta da mevcuttur. Her ikisi de genellikle sorumluluklarını üstlenmeyen yabancı güçler tarafından desteklenmektedir.


Uluslararası Terörizm: Bu, genellikle trans ulusal bağlantılara sahip, aşırıcı ideolojilere sahip gruplar veya bireyler tarafından gerçekleştirilen şiddet eylemlerini ifade eder ve politik, dini veya ideolojik hedefleri başarmayı amaçlar. Sahel ülkeleri, Mozambik, Angola, Uganda ve Nijerya gibi ülkeler, yerel silahlı gruplara dayanan ancak Orta Doğu'da doğmuş uluslararası terör örgütlerinden destek alan terörizmle giderek daha fazla etkilenmektedir. El Kaide, Kuzey Afrika ve Sahel'de AQIM (Kuzey Afrika İslamcı El Kaidesi) ile kollarını uzatırken, IŞİD'in etkisini Afrika'da genişlettiği ve birkaç ülkede yerel uzantılara sahip olduğu bilinmektedir. Afrikalı bir uzman olan Martin Ewi, IŞİD'in "etkisini ölçülemeyecek kadar genişlettiğini" söyleyerek, en az 20 ülkenin aşırıcı grup etkinlikleriyle doğrudan etkilendiğini ve 20'den fazla ülkenin ise "lojistik için ve fonlar ve diğer kaynakları toplamak için kullanıldığını" belirtmiştir. Terörizm, kıtayı ciddi şekilde destabilize ederek binlerce ölü, milyonlarca mülteci, yıkılan okullar, enerji tesislerinin etkilenmesi veya yerel halkların malvarlıklarının çalınması gibi sonuçlar doğurur.



Büyük Ekonomik Krizler ve Uluslararası Çatışmalar: Afrika, uluslararası krizler ve çatışmalara karşı en savunmasız kıtalardan biridir. Ekonomik krizler, ekonomik durgunluklar, finansal krizler ve ekonomik şoklar gibi küresel ekonomik krizler, Afrika ekonomileri üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir, özellikle yabancı yatırımların azalmasına, işsizlik oranlarının artmasına, vergi gelirlerinin azalmasına, ulusal para birimlerinin değer kaybetmesine ve birçok Afrikalı için yaşam koşullarının kötüleşmesine neden olabilir. Ukrayna'daki savaş gibi uluslararası çatışmaların etkileri, özellikle Afrika ülkeleri üzerinde ciddi bir etkiye sahiptir. Ukrayna'daki tahıl blokajları ve Kızıldeniz etrafındaki tedarik zinciri sorunları, Afrika pazarında tahıl kıtlıklarına veya fiyatların yükselmesine neden olmuştur. Ortadoğu'dan kaynaklanan uluslararası krizler, genellikle petrol fiyatlarının artmasını kolaylaştırır ve bu da özellikle petrol ithalatçısı olan Afrika ülkelerinin enerji politikalarını etkileyebilir.

Özetle, Afrika'nın siyaseti ve jeopolitiğini tehdit edebilecek faktörler çeşitli olabilir ancak iki ana sınıfa ayrılabilir: dışsal tehditler ve içsel tehditler. Dışsal tehditler, kıtadaki uluslar ve devlet sistemleri dışındaki yabancı kökenli destabilizasyon faktörlerini içerir; yabancı müdahalelerden başlayarak uluslararası çatışmalara, trans ulusal terörizme ve büyük ekonomik krizlere kadar uzanır. İçsel tehditler ise devletlerin içinde, bireylerde ve uygulamalarında bulunan destabilizasyon faktörlerini içerir; kötü yönetimden başlayarak topluluklar arası çatışmalara kadar uzanır. Kıtayı etkileyen tüm bu tehditler, şimdiye kadar kıtanın gelişimine zarar vermiş ve aynı zamanda devletlerin ve Afrika Birliği'nin kıtayı istikrar altına almak konusundaki başarısızlığını göstermiştir.

3 görüntüleme

Comments


bottom of page