Geçtiğimiz günlerde Eritre ile sınır anlaşmazlığında attığı adım ve imzalanan barış antlaşması nedeniyle Nobel Barış Ödülü’nün sahibi olan Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, dünya ve Afrika gündemine oturdu. Başbakanlık görevine geldiği günden bu yana Etiyopya’da gözle görünür değişimlere önayak olmasının yanı sıra küresel ve bölgesel kapsamda kurduğu ilişkilerle de öne çıkan Abiy Ahmed’i ilk tebrik eden ülkelerden birinin İsrail olması, uluslararası medyada dikkatlerden kaçmadı. İki başbakan arasında Nobel ödülü vesilesiyle yapılan telefon görüşmesinde İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Addis Ababa’ya davet edilmesi, Etiyopya’nın Abiy Ahmed hükümeti eliyle yeniden şekillenen bölgesel ilişkilerde İsrail’in önemli aktörlerden biri olacağını sinyalleri verilmiş oldu. Ayrıca Abiy Ahmed’in yaklaşan seçimler öncesinde aldığı Nobel Ödülü, ülke içinde ve uluslararası alanda prestijini artırma çalışmalarından biri olarak tanımlandı. Nobel Barış Ödülü’ne giden süreç Etiyopya ile Eritre arasında savaşa dönüşen sınır anlaşmazlığı 1993’te Eritre’nin Etiyopya’dan bağımsızlığını ilan etmesi ile başlamıştı. İki ülke arasında 1998’de sınır anlaşmazlığından başlayan çatışmalar sonucunda onbinlerce insan hayatını kaybetmiş binlerce insan da zorunlu olarak yaşadığı yerlerden göç etmek zorunda kalmıştı. 2000’de dış aktörlerin devreye girmesi ve yaklaşık 2 yıl boyunca süren müzakereler sonucunda iki ülke arasında Algiers Anlaşması imzalanarak çatışmalar sona ermiş fakat iki ülke arasında siyasi ve ekonomik ilişkiler durmuş ve tam 20 yıl boyunca sınırlar kapalı kalmıştır. 2018’de başbakanlık görevine geldikten sonra reform çalışmalarına hız veren özellikle devlete ait şirket ve kuruluşları özelleştirme yoluna giderek ülke ekonomisini hantallıktan kurtarmaya çalışan Abiy Ahmed, Eritre ile yapılan görüşmeler sonucunda iki ülke arasındaki kaotik ortamı sonlandırarak sadece Etiyopya’nın kronik bir sorununu çözmekle kalmadı, Eritre kıyılarını Etiyopya ekonomisinin faydalanabileceği jeostratejik bir modelleme sürecine dahil etti. Nihayetinde Suudi Arabistan arabuluculuğunda iki ülke liderleri tarafından imzalanan barış anlaşması sonrasında 20 yıldır kapalı olan sınır kapıları açılmış ve ticari işbirliği anlaşmalarının sinyalleri verilmiştir. Eritre ile yapılan anlaşma, Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in 2019 Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesi sürecini başlatmış, Norveç Nobel Akademisi bu yılın Nobel Barış Ödülü’nün Ahmed’e verilmesini uygun görmüştür. Norveç Nobel Akademisi’nden yapılan açıklamada her ne kadar Eritre ile yapılan anlaşmaya vurgu varsa da Abiy Ahmed’in ülkesi içindeki barış ve reform çabaları da metinde yer alarak vatandaşlarına daha parlak bir gelecek ve iyi bir hayat ümidi verdiği de belirtilmiştir. Nobel veya diğer uluslararası ödüllerde bu tip iki taraflı barış görüşmelerinde genellikle her iki tarafa da ödül verildiğine şahit olmuştuk. Tam da bu noktada, Nobel Barış Ödülü’nün neden Etiyopya Başbakanı’na verildiği kafalarda bir soru işareti oluşturmuş olabilir. Bu durumun iki ayaklı yanıtı var. Öncelikle Eritre Cumhurbaşkanı Isaias Afewerki’nin Nobel ödülüne aday gösterilmediği söylenebilir. İkinci olarak da Afewerki, ülkesi Eritre’deki katı ve otokratik uygulamalar nedeniyle Batı kamuoyu tarafından diktatör olarak algılanan bir lider. Afewerki, Nobel Barış Ödülü’ne Abiy Ahmed ile birlikte aday gösterilseydi muhtemelen Nobel Ödülü kendisine uluslararası alanda meşruiyet zemini sağlayacaktı ki bu yanlışa düşülmek istenmedi. Abiy Ahmed iç ve dış sorunlar dönemecinde Şüphesiz Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in Nobel ödülü alması kendisine özgüven kazandırmış, var olan kararlı politikalarının daha da pekişmesini sağlamıştır. Tüm bu gelişmelere rağmen önümüzdeki yıl yapılacak seçimlere en güçlü aday olarak girecek olsa da önünde duran iç ve dış sorunlar genç başbakanın önümüzdeki dönemde önemli kırılmalar ve kararlar almasını hızlandırmasına vesile olacak gelişmelere ön ayak olacaktır. Bunlardan ilki Etiyopya’nın etnik kökene dayalı federal sisteminin getirdiği sorundur. Etiyopya’nın farklı eyaletlerindeki çatışmalar can kayıplarına neden olduğu gibi ülke içindeki en büyük huzursuzluk kaynağı olarak da gösterilebilir. Bu yılın içinde Abiy Ahmed’e karşı yapılan askeri darbe girişimini de bu bağlamda verilen bir mesaj olarak okumak gerekir. Abiy Ahmed’in Etiyopya’da karşılaştığı sorunların bir diğeri kendisine karşı sempatinin artması kadar muhalefetinde sesini yükseltmesidir. Oromia bölgesinde aktivist ve medya girişimcisi Cevar Muhammed’in Abiy Ahmed’e bağlı güçler tarafından kendisine yönelik bir suikast planlandığını duyurması eyalet sınırları içinde geniş çaplı eylemlerin yapılmasına ve çok sayıda kişinin ve polisin bu gösterilerdeki olaylarda hayatını kaybetmesi ile sonuçlanmıştır. Abiy Ahmed’i sadece iç sorunlarla değil özellikle Nil sorunu özelinde Mısır ile yaşanan siyasi gerilim ve adeta meddücezire dönen komisyon görüşmeleri de seçim sürecine kadar zorlayacak gelişmelerin arasındadır. Rusya-Afrika Zirvesi öncesinde Mısır’a karşı tutumunu sertleştiren Başbakan Ahmed, Hedasi Barajı’nın yapımından kesinlikle vazgeçmeyeceklerini, geri adım atmayacaklarını ve Mısır’ın askeri tehditlerine boyun eğmeyerek olası askeri seçeneklerde kendilerini savunabileceklerini açıkladı. Bu tutum hiç şüphe yok ki Mısır, Sudan ve Etiyopya arasındaki üçlünün arasındaki kronik sorun olan Nil suları paylaşımının tarihi kronolojisi içinde Etiyopya’dan gelen en net mesaj olarak tarihi kayıtlar içinde yer almıştır. Soçi’de düzenlenen Rusya-Afrika Zirvesi kapsamında bir araya gelen Etiyopya ve Mısır’ın liderleri Nil’deki sorunu bir süredir çalışmalarına devam edemeyen teknik komisyon çerçevesinde devam ettirmeyi kararlaştırmışlardır. Bölgesel bağlantılar dönemecinde Etiyopya ve Abiy Ahmed Etiyopya ve Eritre arasındaki normalleşme süreci, sınırların açılması ve ekonomik ilişkilerin kurulması yönündeki adımlar İsrail’in bölge siyaseti açısından önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. 1993 yılında Eritre’nin referandum ile bağımsızlığını elde etmesiyle beraber iki ülke arasında kurulan diplomatik ilişkiler İsrail’in Etiyopya-Eritre Savaşı’nda Etiyopya’yı desteklemesi ve bu ülke ile yakın ilişkilerine rağmen devam ederek ivme kazandı. Hatta Kızıldeniz’in en stratejik noktalarından biri olan Eritre sınırları içindeki adeta gözlem noktası hükmündeki Dehlek takımadalarında İsrail’i üslerinin bulunması dikkat çekilebilecek hususlar arasındadır. İsrail-Etiyopya arasındaki ilişkiler ise 1950’lerin ortalarından 1967 Arap İsrail Savaşı’na kadar Sahraaltı Afrika ile yakınlaşması sonucu başlamış, Etiyopya’da yaşayan Falaşa Yahudilerinin varlığının da etkisiyle hızlanmıştır. Etiyopya, Afrika kıtasında İsrail ile diplomatik ilişki kuran ilk ülke olması sebebiyle, İsrail için kıtada varlığını sürdürme açısından önemli eşiklerden biri olmuştur. İsrail’in Etiyopya’daki Yahudileri İsrail’e transfer etmesi operasyonunda Etiyopya’nın desteği iki ülke arasındaki ilişkileri daha da güçlendirmiştir. Son dönemde ise Etiyopya ve İsrail arasındaki ilişkiler Abiy Ahmed’in başbakan olması ile yeni bir ivme kazandırmıştır. Abiy Ahmed, kendisine yönelik iç ve dış baskıları izole etmek için İsrail’e yakın durmaktadır. Bunun en önemli göstergesi her ne kadar İsrail tarafından yalanlansa da İsrail’in Etiyopya’nın inşasına devam ettiği Hedasi Barajı’nı herhangi bir saldırıya karşı korumak için hava savunma füzeleri verdiği söylentisidir. Mısır tarafı İsrail’den bu hususta açıklama talep etmiş, İsrail böyle bir durumun mümkün olmadığını açıklamıştır. Eylül ayında Başbakan Abiy Ahmed’in gerçekleştirdiği İsrail ziyareti de bölgede gündemin başlıkları arasında yer almıştır. Abiy Ahmed, İsrail basınına verdiği demeçlerde Etiyopya’ya teknoloji, güvenlik, su ve diğer alanlarda İsrail yatırımlarını çekmek istediğini açıklaması bir bakıma Nil üzerine inşa edilen Hedasi Barajı’nın güvenliğinin İsrail ile yapılacak işbirliği ile sağlanması konusundaki ipucu olarak yorumlanabilir. Nobel ödülü tebriği vesilesiyle Netanyahu ile telefonda görüşüp kendisini Addis Ababa’ya davet etmesi, Etiyopya’nın Nil ve Hedasi Barajı konusunda İsrail ile dirsek temasını güçlendirme isteğinden kaynaklanıyor olabilir. Tüm bu koşullarda hâlihazırda Eritre ve Etiyopya ile ilişkilerini güçlendiren İsrail, Sahraaltı Afrika’daki diplomatik atağını bu iki ülkenin yanı sıra Kenya, Güney Afrika, Nijerya gibi kıtanın büyük ekonomilerine yöneltme girişimini hızlandıracaktır. Ancak tam da bu denklemde İsrail’in Doğu Afrika özelindeki siyasi hamlelerinin karşısına çıkan en etkili engelleyici/dengeleyici unsurun sanki Çin olacağına dair derin sinyaller vardır.
Comments