Giriş
Takriben iki yıl önce Etiyopya ve Abiy Ahmed hakkındaki izlenimler günümüzdeki şartların tam tersiydi. Başbakan Abiy, Etiyopya’nın çiçeği burnunda, genç, siyasi karizmaya sahip ve reformist lideri konumuna kısa sürede yükselmişti. Uluslararası basında Abiy Ahmed ve Etiyopya’nın bölge ülkelerine örneklik teşkil edebileceği öne sürülüyordu. Ülke içinde kısa sürede uygulanan reformlar Abiy Ahmed’in popülaritesini her geçen gün üst noktalara taşıdı. Bunların üstüne -Körfez ülkelerinin de girişimiyle- Eritre ile imzalanan barış anlaşması ve Abiy Ahmed’in 2019 Nobel Barış Ödülü’nü alması ülke içinde olumlu havanın esmesine yol açtı. Ancak tüm bu göreceli barış ve istikrar ortamı uzun sürmedi.
Öncelikle Etiyopya’nın Mavi Nil Nehri üzerine inşa ettiği Hedasi Barajı görüşmelerinden bir sonuç çıkmaması bölgesel gerilimi artırdığı gibi Addis Ababa’yı uluslararası baskıya maruz bıraktı. İkinci önemli gelişme ise Eritre ile gelen barışa -federalci/ üniter sistem tartışmalarına- paralel olarak merkezi hükümet ve ülke siyasetini yıllar boyunca tahakkümü altında bulunduran TPLF (Tigray Halk Kurtuluş Cephesi) arasında sürtüşme meydana geldi ve nihayetinde çatışmalar patlak verdi. TPLF ve ENDF (Etiyopya Ulusal Savuma Kuvvetleri) arasındaki çatışmaların ilk aylarında Tigray’ın başkenti kabul edilen Mekelle kısa sürede ENDF tarafından ele geçirildi ve merkezi hükümet zaferini ilan etti. Ancak askeri teçhizat ve tecrübe bakımından üstün olan TPLF kısa sürede gerilla savaşının da etkisiyle Tigray bölgesinde kontrolü sağlamakla geri kalmadı, savaşı Amhara bölgesi hatta Addis Ababa’nın yakınlarına kadar taşıdı. Bu durum hem Etiyopya hem de Başbakan Abiy için kırılma noktasını teşkil ediyor. Peki bu duruma nasıl gelindi ve şimdi ne olacak?
Eritre ile yakınlaşma, Refah Partisi ve ertelenen seçimler
2016'da Etiyopya halkı -özellikle Amhara ve Oromia bölgelerinde-, TPLF’in egemen olduğu hükümete karşı kitlesel gösterilere ve protestolara öncülük etti. İki yıl süren hoşnutsuzluk, 11 Mart 2018'de Başbakan Hailemariam Desalegn'in istifasıyla sonuçlandı. Etiyopya'da benzeri görülmemiş kitlesel hareket, siyasi alanda yeni bir sayfa açtı ve aynı zamanda yeni bir dönemin habercisi oldu.
İktidar partisi Etiyopya Halkın Devrimci Demokratik Cephesi (EPRDF), 2015 seçimlerinden itibaren görev süresini tamamlamak için Oromo alt kimliğine mensup Dr. Abiy Ahmed'i başbakanlık görevine getirdi. Parti içinde bu barışçıl geçiş, Etiyopya halkı ve uluslararası çevrelerde olumlu karşılandı, ardından siyasi mahkumların serbest bırakılması, sürgündeki politikacıların, aktivistlerin ülkeye dönmesi gibi reformlar hayata geçirilerek, siyasi hayatı genişleten demokratik bir sistem vaadi geldi.
Başbakan'ın önündeki kilit konulardan biri de Etiyopya ile Eritre arasındaki sınır ve iki ülke arasında yıllardır devam eden gerginlikti. Abiy Ahmed, Etiyopya Eritre Sınır Komisyonu'nun 2002 tarihli kararının kabul edildiğini ve Eritre ile şartsız olarak bir barış anlaşması imzalamaya hazır olduğunu duyurdu. Ardından Eritre Devlet Başkanı Isaias Afwerki, Etiyopya ile barış görüşmeleri için Suudi Arabistan'a bir heyet göndereceğini açıkladı. Duyuru, Eritre-Etiyopya sınırında önemli etkiye sahip olan TPLF'i kızdırdı. 23 Haziran 2018'de, Eritre ile barış anlaşmasının yeniden başlamasından birkaç gün sonra, Addis Ababa'daki Meskel Meydanı'ndaki bir miting sırasında Abiy'e bir el bombası atıldı. Bu, ülke çapında bir dizi gizemli şiddet olayının ilkiydi. Aynı zamanda TPLF ile merkezi hükümetin ilk restleşmesi anlamına geliyordu.
Abiy Ahmed ve TPLF arasındaki sürtüşmeleri daha da somutlaştıran bir başka önemli gelişme yeni parti kuruluşu ve seçimlerin ertelenmesinde yaşandı. Abiy, 2019 yılının Kasım ayında, “sinerji” anlamına gelen “medemer” (Amharca alfabesiyle “መደመር”) ilkesi altında Refah Partisi (/RP/PP; Amharca'da “ ብልጽግና ፓርቲ ”) adlı yeni bir parti kurdu . Parti, EPRDF'nin üç ana koalisyon partisini ve diğer müttefik bölgesel partileri tek bir çatı altında topladı. 1991'den beri lider parti olan TPLF, RP'nin orantılı temsilini gerekçe göstererek yeni koalisyona katılmayı reddetti.
Ekim 2020 seçimlerinin Covid-19 salgını nedeniyle ertelenmesi de iki kutup arasında anlaşmazlığı derinleştirdi. Federal hükümet, Covid-19 artışlarının vatandaşlarının sağlığı üzerindeki etkisini göz önünde bulundurarak seçimlerin ertelenebilmesi için anayasanın yorumlanmasını talep etti. Bu yaklaşım, TPLF ve diğer müttefik partiler arasında, hükümetin seçimleri uzatma yetkisinin eksikliğini sebebiyle bir tartışma başlattı. TPLF ‘yetkisizlik’ retoriğini takip ederek meclis yorumuna ve ulusal seçim kuruluna aykırı olarak kendi bölgesinde seçimleri yaptı.
Çatışmanın teorik arka planı
Etiyopya siyasetinin son yıllardaki kilit meselelerinden biri olarak siyasi seçkinler arasındaki güç dağılımına ilişkin uzlaşmazlıkları zikredebiliriz. Üniter bir hizip uzun zamandır Etiyopya'nın 'etno-federal' anayasasını kusurlu olarak görüyor ve daha merkezi bir sistem arıyordu. Buna karşılık, federalistler için (TPLF ve benzer düşünen etno-milliyetçi gruplar), barış ve refahı sağlamak için mevcut anayasanın devamını savunuyorlardı. Başbakan Abiy, 2018'de iktidarı kazanmak için federalistler arasındaki hoşnutsuzluktan yararlandı. Ardından taraf değiştirerek Refah Partisi altında ülkenin gelişimi için daha merkezi bir vizyon sundu. Katıldığı üniter kamp, iki kilit grubun şiddetli muhalefetiyle karşılaştı: TPLF ve Oromia'dan muhalefet figürleri. 2018'den itibaren, Oromia muhalefetindeki kilit isimler hapse atıldı ya da iş birliğine zorlandı. Ardından dikkatler, 2018'de başarıyla iktidardan indirilen TPLF'e çevrildi. Federal hükümet, Amhara eyalet hükümeti ve TPLF arasında üç taraflı bir satranç oynandı. 2020 yılının Kasım ayına kadar TPLF liderleri başkentleri Mekelle’ye çekilerek muhtemel bir savaş için hazırlık yaptı. 4 Kasım 2020'de gerçekleşen bir saldırıyla TPLF, Tigray bölgesindeki Kuzey Komutanlığı yerleşkelerine baskın düzenledi ve güneye doğru ilerlemek ve güç kullanarak iktidarı ele geçirmek amacıyla komşu Amhara Bölgesi'ne saldırdı. Bu, Tigray'daki çatışmayı ve insani krizi tetikledi. Üç taraflı oynanan askeri ve siyasi satrancın şu an için kazanını hiç şüphesiz TPLF.
Şimdi neler olabilir?
Kasım 2020’de Etiyopya Milli Ordusu (ENDF) Tigray Savunma Kuvvetleri (TDF) karşısında hızlı bir ilerleme göstererek eyaletin başkenti Mekelle’de kontrolü sağladı. Hızlı şekilde gelen galibiyet federal hükümette zafer havası estirmişse de savaşın seyrini değiştirebilecek bazı önemli etkenlerin göz ardı edilmesine sebep olmuş olabilir.
1) TPLF içindeki silahlı gruplar gerilla savaşına bölgedeki çatışmalar nedeniyle aşinaydı.
2) TPLF’in uzun süren iktidarı boyunca askeri teçhizat yığınaklarının büyük bölümü Tigray bölgesine yapılmıştı.
3) Tigray bölgesi nüfus yoğunluğu bakımından Etiyopya’nın küçük bir dilimini temsil etmesine rağmen askeri sayı bakımından diğer bölgelere kesin bir üstünlüğü mevcuttu.
Bu ve buna benzer etkenlerin bir araya gelmesi ve uzun süren çatışmalar neticesinde Haziran 2021’de başkent Mekelle TDF tarafından ele geçirildi ve savaş tekrar Amhara bölgesine taşındı. TDF halihazırda Afar ve Amhara eyaletlerinin bazı kısımlarını işgal ederken batı ve kuzey Tigray'ın bazı kısımlarını kontrol ediyor. Wuchale, Qobo, Woldia Lalibela, Dessie ve Kombolcha gibi başknent Addis Ababa’ba bir hayli yakın şehir ve kasabaları kontrol ediyor. TDF ve Oromo Kurtuluş Ordusu (OLA) gibi müttefikleri hedeflerinin başkenti de ele geçirmek olduğunu açık şekilde beyan ediyor. Bu tabloda farklı senaryoları düşünmek daha iyi olacaktır.
TDF/OLA ittifakının kazanması şu an için daha muhtemel gibi. Bu durumda Abiy Ahmed ve üniteryan müttefiklerinin hayallerini kurduğu merkezi bir yapı düşüncesi uzun bir süre rafa kalkacaktır. TDF-OLA zaferi durumunda, birçok grubun daha fazla kendi kaderini tayin etme iştahını tatmin eden ancak birlik hakkında yeni sorular ortaya atan çok daha gevşek bir konfederal anayasa hayal edilebilir. Her iki durumda da, muzaffer parti karşı-devrime karşı dikkatli bir şekilde korunduğu için iktisadi ve siyasiserbestleşme pek muhtemel olmayacaktır.
Aslında Etiyopya için en olumsuz senaryo savaşın çıkmaza girmesi ve tarafların yenişememesi veya barışın mümkün olmadığı durumda gerçekleşebilir. Bu durumda insani krizin faturası daha da ağırlaşabilir; ilk olarak abluka altında kalan ve büyük çaplı kıtlık yaşayan bir Tigray eyaletinde, ama aynı zamanda savaşın etkilerini hisseden komşu bölgelerde ve yavaş yavaş başka yerlerde… Aynı zamanda bu durumun bölgesel etkileri de hissedilecektir. Afrika Boynuzu bölgesi büyük bir siyasi istikrarsızlığa sürüklenebilir.
Abiy Ahmed ve müttefikleri şu an için kazanmaktan uzak olsa da bu ihtimali de göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Bir zafer için merkezi hükümetin insan kaynağı ve askeri teçhizat sıkıntılarını gidermesi, Dünya Bankası ve IMF gibi uluslararası baskı araçlarına direnmesi elzem. Ülke içinde birliği sağlamalı, bölgesel ve milletlerarası desteği yanlarına çekmeliler. Başbakan Abiy, maddi destek olmasa da bölgesel etkileri bakımından Türkiye, İran ve Körfez ülkelerinin desteğini aramaya devam edecektir. Bu yolla saldırılara dayanabilir ve karşı tarafın desteğini azaltabilirse kazanmaya yakın olabilir.
Bu cümleleri yazdığımızda Afrika Birliği’nin Afrika Boynuzu Elçisi Olusegun Obasanjo ve Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü Martin Griffiths Tigray’daki liderlerle ara buluculuk görüşmelerine katılmaktaydı. Muhtemelen Addis Ababa’da temaslarda bulunacaklardır. Bir başka ihtimal, milletlerarası toplumun tarafları bir barış anlaşmasına zorlayabilmesidir. Bir anlaşma, taraflara daha sonra cazip hale gelebilecek yeniden bir araya gelişleri için zaman sağlayacaktır. Kısa vadede ise bu pek mümkün görünmüyor. Taraflar çok bölünmüş ve askeri çözümlere bağlı durumdalar. Hiçbir yabancı güç, müzakerelere aracılık etmek için siyasi sermaye yatırmaya istekli görünmüyor. Federal hükümet ve TPLF şimdiye kadar diplomatik önerilere karşı direnç göstermeye devam ediyorlar.
Sonuç
Başlıkta da belirttiğimiz gibi Abiy Ahmed ve müttefikleri siyasi ve askeri darbeyle karşı karşıya kalmış durumdalar. Ülke siyasi bir çıkmazda, başbakanın öncülük ettiği başarısız bir geçiş sürecinin ortasında sıkışıp kaldı. TPLF’in ve bazı bölgelerin seçimlere katılmamalarına rağmen Abiy Ahmed seçimlerde büyük çoğunluğun desteğini elde etmiş olsa da bir başka yazımda belirttiğim gibi yeniden zorlu bir dönemecin eşiğinde. Bunu atlatmayı başarırlarsa ülkede sıkı bir anayasal ve sistem reformunu uygulamaya koyacakladır. Aksi takdirde statükoya sıkı sıkıya bağlı rakiplerine bir süre daha sabretmeleri gerekecek.
Comentarios