top of page
Yazarın fotoğrafıMoussa Hissein Moussa

Kimlik ve Etiketler: Küreselleşmiş Bir Dünyada Afrika Diasporasının İkilemi


Giriş

Dünyaya dağılmış Afrika diasporası, köklerinden beslenen ve kabul gördüğü toplumların gerçeklikleriyle şekillenen karmaşık bir kimliği taşır. Ancak, sınırların ötesinde, Afrikalılar ve onların torunları, çoğu zaman hala "farklı" olarak görüldükleri ülkelerde, kültürel klişeler ve etiketlerle algılanmaktadır; bu da gerçek anlamda kabul edilmelerini sınırlamaktadır. Bu bağlamda, Afrika diasporasının Afrika'nın gelişimine yönelik ekonomik, sosyal ve kültürel etkisi, önemli bir soruyu gündeme getirir: Bu diaspora, kimlik sorunları ve Batı toplumlarının beklentileriyle başa çıkarken, kıtanın ilerlemesi için nasıl itici bir rol oynayabilir? Afrika diasporası ile Afrika kıtasının gelişimi arasındaki etkileşim, diasporanın kıta meselelerine kalıcı bir şekilde yatırım yapabilme kapasitesini ve Afrika ülkelerinin bu eşsiz bağı değerlendirip yarar sağlama gerekliliğini sorgulayan daha acil bir konudur.


Kültürel Etiketleme: Gerçek Entegrasyona Engel

Her bireyin etiketlendiği, çıkar odaklı milliyetçiliğin egemen olduğu, güvensizlik, suçlama ve hatta nefret ikliminin yaratıldığı bir dünyada, gerçek mutluluğun anlamı sadece kendi topraklarına ve kendi insanlarına kök salmakta yatar. Nerede olursak olalım, evimizin dışında, sürekli olarak yabancı kalırız; bizi önceden tanımlayan etiketlerle kataloglarınız.


Amerika Birleşik Devletleri’nde Siyahiler tüm vatandaşlık haklarına sahip olsalar da sürekli olarak Afrikalı Amerikalı olarak kategorize edilirler; bu, onların Afrika kökenini ima eder. Benzer bir durum Avrupa ve Asya’da da devam etmektedir. Afrika, Avrupa ve Amerika’da yaşayan Asyalılar için olduğu gibi, Afrika, Asya ve Amerika’da bulunan Avrupalılar için de aynı durum geçerlidir. Afrika’da şöyle bir söz vardır: “Suda duran bir odun parçası timsaha dönüşmez.


Bu, birlikte yaşamı teşvik etmeye karşı bir çağrı olarak yorumlanmamalıdır, aksine hiç kimsenin inkâr edemeyeceği bir gerçeğin tespitidir. Bu nedenle, bireylerin tüm çeşitlilikleriyle bir arada yaşamalarının desteklenmesi gereklidir. Etiketler, bariyer olmamalı; aksine, dünyamızı oluşturan farklılıkların zenginliğini keşfetmeye ve takdir etmeye davet olmalıdır. Bu çeşitliliği kucaklayarak, karşılıklı anlayışın etiketleri aşacağı bir gelecek mümkün olacaktır. Ancak, bu bireyler arasında ve bireylerin kendi aralarında karşılıklı saygı ve anlayışla mümkün olabilir.


Gelişim ve Güç, Saygı ve Tanınmanın Belirleyici Faktörü Olarak

Bir ulusun küresel ölçekte saygı görmesi ve itibar kazanması meselesi karmaşık ve çok yönlüdür. Evrensel bir gerçek olmasa da bir ulusa gösterilen saygının, yaşam standardı, ekonomik gelişim, itibar, ekonomik, diplomatik ve hatta askeri gücü gibi çeşitli faktörlere yakından bağlı olduğu sıkça gözlemlenir. Bu bağlamda, Afrika diasporası, anavatana bağlılığın uluslararası saygı kazanmadaki önemini vurgulayan ilginç bir örneği temsil eder.


Bir ulusun yaşam standardı ve ekonomik gelişimi, halkının dünya çapında nasıl algılandığında önemli bir rol oynar. Nüfusunun yaşam koşullarını iyileştirmeye yatırım yapan ve ekonomik ilerleme kaydeden ülkeler, uluslararası arenada genellikle daha fazla saygı görürler. Barışı koruma operasyonlarına, antiterör çabalarına ve diğer küresel güvenlik girişimlerine olumlu katkılarda bulunan uluslar, uluslararası toplumun saygısını kazanma eğilimindedir. Bu durumlarda, sosyo-politik, ekonomik, diplomatik, askeri yükselişe katkıda bulunan diaspora da olumlu bir itibardan payını alır.


Bu noktada anavatana bağlılığın gerekliliği ortaya çıkar. Bu, kimsenin ülkesini terk etmemesi gerektiği anlamına gelmez; ancak kendi ülkesindeki sorun çözülmediği sürece, hiç kimsenin hak ettiği değeri görüp saygı duyulacağı bir yer olmadığını bilmesi gerekir. Afrika diasporası, kendi ülkesinin gelişimi için aktif bir şekilde çalışarak, uluslararası arenada ülkesinin imajını önemli ölçüde iyileştirebilir. Bu, bireysel ve kolektif bağlılığın, ulusların dünya çapındaki algısını olumlu yönde etkilemedeki önemini gösterir.



Afrika Diasporasının Kıtanın Küresel Algısındaki Merkezi Rolü

Bilgi, deneyim ve kaynak edinmek amacıyla anavatandan ayrılıp özellikle Batı'ya gitmek ve ardından bu birikimle anavatanına yardım etmek, kesinlikle takdire şayan bir girişimdir. Ancak, daha umut verici olduğu varsayılan başka bir dünyaya kaçmak için kendi gerçekliğinden sıyrılma arayışı olarak değerlendirildiğinde, bu davranış, cesaret yoksunluğu olarak nitelendirilebilir ve bireyin kendi sorumluluklarından kaçmasının bir yoludur. Bu beyin ve insan kaynaklarının kaçışı, sadece devletlerimizin Batı’ya bağımlılığından değil, aynı zamanda gençlerimizin idealize edilmiş Batı hayaline bağlılığından kaynaklanan dengesiz ilişkileri kötüleştirmeye katkıda bulunur.


Ancak bu idealize edilen hayalin içinde gençler, yeteneklerinin gerçek değerine uygun olarak fark edilmez ve yeterince takdir görmezler. Bu hayali dünyanın sakinlerinin gözünde, yalnızca cesaretsiz, başarısız, gerileyen bir ulustan gelen bireyler olarak görülürler. Devlet yönetiminde ne kadar önemli bir konuma sahip olsalar veya toplumda ne kadar etkili olsalar da milletleri yoksulluk ve adaletsizlik içinde sürüklendiği ve yabancı yardımlarla hayatta kalabildiği sürece, gerçekte önemsiz kalmaya devam ederler.


Avrupa veya Amerika’daki bir Siyahi, çoğunlukla köle ticaretini ve sömürgeciliği akla getirir. Çok uzun zaman önce plantasyonlarda; dün Nazilere karşı cephede ve bugün çok uluslu şirketlerin hizmetinde. Metropoller politika değiştirseler bile, hedef değişmeden kalır. %70’dan fazlası Afrikalılardan oluşan Fransız futbol takımı bu duruma çarpıcı bir örnek teşkil eder.


2018 Dünya Kupası sırasında Fransız neokolonyalist sınıfın alt metni gayet açıktı: “Haydi çocuklar, işi yapın ve kupayı eve getirin.” Dünya Kupası zaferi elbette Fransızları yüceltiyor. Ancak Fransız takımındaki Afrikalı oyunculara duyulan tüm saygı ve hayranlığa rağmen, onların ne kadar Fransız sayılabileceği sorusu yalnızca belirli bağlamlarda ve perspektiflerde yanıtlanabilir ve esnek bir şekilde değerlendirilebilir. Öte yandan, onların Gine, Kamerun, Mali, Cezayir vb. gibi Afrikalı oldukları gerçeği şüpheye yer bırakmaz.



Diasporanın Ekonomik Katkısı: Afrika İçin Bir Servet, Ancak Hangi Bedelle?

Afrika ülkelerinin ekonomileri için diasporanın hayati bir kaynak oluşturduğunu vurgulamak önemlidir. Örneğin; Dünya Bankası'nın 2019 verilerine göre, Senegal aynı yıl 1,4 milyar dolar kamu kalkınma yardımı alırken ve net doğrudan yabancı yatırım akışı 1 milyar dolardan az iken, diaspora (göçmenler) tarafından yapılan para transferleri 2,4 milyar dolara ulaştı. Bu tutar, kamu kalkınma yardımı ve doğrudan yabancı yatırımların toplamını aşarak, Senegal ekonomisi için kritik bir finansal kaynak teşkil ediyor.


Ancak, Senegal gibi birçok Afrika ülkesinin düşük sanayileşme seviyesi ve ithalata dayalı tüketim alışkanlıkları göz önünde bulundurulduğunda, haneleri destekleme amacı taşıyan diaspora tarafından gönderilen fonlar, yalnızca Batı üreticiliğini güçlendirmekte ve Afrika ülkelerini tüketim sistemine daha fazla bağımlı hale getirmektedir.


Pratikte, döviz dönüşüm ücretleri (Euro’dan CFA Frangı’na veya dolardan Euro’ya, ardından CFA Frangı'na geçişteki masraflar), transfer ücretleri ve ithal ürünlere uygulanan vergiler göz önüne alındığında, Afrika’da 5 Euro’ya eşdeğer bir tüketim için diaspora neredeyse iki katı olan 10 Euro'yu harekete geçirmek zorunda kalıyor. Afrika’da kazanmak ve Afrika'da üretilen ürünleri tüketmek hayati önem taşır. Bu bağlamda, Thomas Sankara'nın şu sözü önemlidir: “Ürettiğimizi tüketelim, tükettiğimizi üretelim.


Diasporanın Neokolonyalist Politikalar Karşısındaki Güncel Zorlukları

Bugün diaspora, Atlantik köle ticaretinden, sömürgecilikten veya daha iyi bir gelecek arayışından kaynaklanmış olsun, bu deneyimlerden ders alarak Afrika'nın kalkınmasına katkıda bulunmalıdır ister kıtaya dönerek ister dışarıdan katkıda bulunarak. Garvey ve Liberya deneyimleri, anavatanından uzun süre kopmuş olan diasporanın, çoğu zaman sahadaki gerçeklerden uzak bir hayal dünyası geliştirdiğini göstermektedir. Zira Garvey, Fransa ve İngiltere gibi sömürgeci güçlerin etkisini ve dönemin Liberya rejiminde hüküm süren yolsuzluğu büyük sorunlar olarak dikkate almamıştı.


Ayrıca, sosyo-ekonomik ve politik dinamikleri tam olarak yansıtmayan verilere dayanarak diaspora bazen Avrupa veya Amerikan merkezli çözümleri öne sürerek kendini Afrika'nın kurtarıcısı ilan etmektedir. Bu da birçok Afrika ülkesinin içler acısı durumuna katkıda bulunmaktadır.


Diasporadaki birçok kişi ise Françafrique sistemi tarafından öngörülmüş yatırım yöntemleri ve sektörleriyle bir tuzağa düşmektedir. Avrupa'daki Afrika diasporası, zenginleşme arayışında her yöntemi kullanarak, neoemperyalist Françafrique politikasının kolay avı haline gelme riski taşımaktadır.


Bu politika, eski kolonilere sırt çevirmek değil, onları metropol adına kontrolü ele alacak, eğitilmiş ve desteklenmiş bir elit sınıfa devretmek üzere tasarlanmıştır. Başka bir deyişle, "doğrudan" sömürgecilik olarak adlandırılan sistemden, "dolaylı" sömürgeciliğe geçişten bahsedilmektedir.



Bilinçli Bir Diaspora Gençliğine Doğru: Afrika İçin İsabetli Bir Katkının Önemi

2021 yılında Montpellier'de düzenlenen “Afrika-Fransa” zirvesi, durumu gözler önüne sermektedir. Fransız hükümeti, Afrika gençliği içinde büyüyen farkındalığı kabul ederek ve onların taşıdığı kaçınılmaz dinamizmi tanıyarak, eski diktatör yöneticilerle olan ittifakları sürdürmek yerine yeni bir yön arayışına girmiştir.


Sadece otuzlu yaşlardaki gençlerden oluşan, çoğunluğu çifte vatandaş, girişimci veya sivil toplum aktivisti olan Afrika Cumhurbaşkanlık Konseyi'nin (CPA) kurulması, Elysee’nin kendini yenileme arzusunu göstermektedir. Ancak, Afrika'nın gerçekten ihtiyaç duyduğu şeyin, başkalarının kontrolüne açık bu diaspora gençliği mi, yoksa diaspora durumunu ve kıtanın gerçekliğini özümseyebilen, küresel, bölgesel ve ulusal meselelerin bilincinde olan bir gençlik mi olduğu sorulmalıdır.


Dr. Cherif Salif Sy, yabancı yatırımlarla sağlanan büyümeyi “yoksullaştırıcı” olarak eleştirmiştir. Ona göre, bu büyüme kıtanın yoksullaşmasına katkıda bulunmaktadır, çünkü elde edilen katma değerin çoğu dış ortaklardan gelmektedir.


Başka bir deyişle, bu büyüme, Afrika ülkelerindeki bol iş gücü için istihdam yaratmamaktadır. Yabancı yatırımların, Afrikalıların refahını sağlama amacıyla yapılmadığı açıktır. Eğer öyle olsaydı, Amerika, Asya veya Avrupa’dan gelen kitlesel ithalatlar daha az olur, bunun yerine yerel üretime destek verilirdi.



Sonuç

Afrika diasporası, Afrika'nın kalkınması için muazzam bir potansiyel taşımaktadır, ancak bu potansiyel, diaspora üyesi hem ev sahibi ülkelerde hem de Afrika'da kendilerini değerli hissederlerse tam anlamıyla ortaya çıkabilir. Bu nedenle, daraltıcı etiketleri aşmak ve Afrika hükümetleri ile diasporaları arasında daha kapsayıcı ve çok kimlikli bir iş birliği teşvik etmek önemlidir. Zorluklar çoktur — önyargılar, ekonomik zorluklar, sömürge geçmişinin mirasları — ancak Afrika gençliği ve diasporası, dönüşüm güçleri olmaya çağrılmaktadır. Katılımlarını güçlendirerek ve birliklerini pekiştirerek, diasporalar yalnızca Afrika'nın yükselişine katkıda bulunmakla kalmayacak, aynı zamanda saygı gören, dinamik ve uluslararası alanda etkili bir Afrika anlatısının inşasına da katkıda bulunabileceklerdir.

1 görüntüleme

Comments


bottom of page