top of page
Yazarın fotoğrafıMelisa Doğan

Makale | Orta Afrika Cumhuriyeti: 2013 İç Savaşı (Séléka ve Anti-Balaka Çatışmaları)

Güncelleme tarihi: 13 Tem 2021


Eski Fransız sömürgesi olan Orta Afrika Cumhuriyeti (OAC), 13 Ağustos 1960 tarihinde bağımsızlığını kazandıktan sonra kaoslarla dolu bir siyasi hayat tecrübe etmiştir. Fransız sömürge politikaları OAC’nin ekonomik alanda geri kalarak dünyanın en yoksul ülkeleri arasında yer almasına neden olmuştur. Bunun yanı sıra etnik ve dini açıdan heterojentoplum yapılanması da ülkedeki istikrarsızlığı tetikleyen en önemli unsurlardandır.


2018 yılı verilerine göre[1]yaklaşık 4,5 milyon olan nüfusun% 50’si Hristiyan, % 15’i Müslüman[2], geri kalan kısmı ise Animist’tir.[3]Bağımsızlığından bu yana, Hristiyan-Müslüman çatışmalarının yaşandığı ülkede günümüze kadar birçok askeri darbe olmuş, üç iç savaş yaşanmış; demokrasi ve insan haklarını önceleyen istikrarlı bir sisteme geçilememiştir.[4]İktidara gelen hükümetler, kamu fonlarınızimmetlerine geçirerek siyasi liderleri ve aile üyelerini kişisel olarak zenginleştirmelerinin yanı sıra, halkın büyük bir çoğunluğu yoksulluk içinde yaşarken, değerlimadenleri yasadışı kullanarak gelir elde etmişlerdir.[5] Diğer yandan, bağımsızlıktan sonra OAChükümetlerine ülkenin güneyinde çoğunluğu oluşturan Hristiyanlar hakim olmuş ve kuzey kesimlerde yaşayan Müslüman azınlık siyasi ve askeri görevlerden menedilmiştir. Bu durum Müslümanların ihmaledilmişlik, dışlanmışlık, ayrımcılık ve tam vatandaşlıktan mahrumiyet algısına sebep olmuştur. Paralel olarak, siyasi temsil; ülke ekonomisinde önemli etkisi olan altın, elmas gibi doğal kaynaklara erişim; ticaret üzerindeki kontrol ve ulusal kimlik üzerindeki toplumlar arası gerginlikler çatışmaların temel sebeplerini oluşturmuştur.[6] Bağımsızlığından bu yana üç kez iç savaş yaşanan OAC’de son iç savaşa 2003’te darbeyle iktidarı ele geçiren François Bozizé’nin politikaları sebep olmuştur. Bozizé, adil ve demokratik temsil ve yönetimde istikrar isteyen gruplarla bir Ulusal Diyalogsüreci başlatarak ulusal barışı sağlamak istemiştir.[7]Ancak, iktidarı süresince, selefleri gibi yolsuzluk yapma, siyasi elitlerin çıkarlarını gözetme ve Müslüman kesimi dışlayıcı politikalar yürütme gibi eylemlerle, 2007, 2008 ve 2011 yıllarında isyancı gruplarla imzalanan barış anlaşmalarına aykırı davranmıştır.[8]Öte yandan Bozizé, ülkedeki siyasi karmaşayı gerekçe göstererek 2010 yılında yapılması planlanan seçimleri ertelemiştir. Tüm bunlar ülkeyi günümüze kadar sürecek sıcak bir çatışma alanına dönüştürmüştür. Aralık 2012’de çoğunluğu Müslümanlardan oluşan birden fazla grup bir araya gelerek Sango dilinde[9]‘‘ittifak’’ anlamı taşıyan Séléka isminde bir koalisyon oluşturmuş ve ülkenin kuzeyinde silahlı saldırılar başlatmışlardır.[10]Dini kutuplaşmanın olduğu ülkede, iktidar ve güç mücadelesi ekseninde başlayan bu çatışmalar, Séléka’ya karşı, yerel dilde ‘‘pala/balta karşıtı’’ anlamına gelen, Hristiyan, Anti-balaka grubunun silahlanmasına ve çatışmaların Müslüman-Hristiyan çatışmasına dönüşmesine neden olmuştur. 1. 2013 Darbesi, Silahlı Gruplar ve Yükselen Şiddet 2012’nin son ayında Séléka’nın başlattığı isyanın şiddetlenmesinden dolayı, Orta Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu himayesinde, Gabon’un başkenti Librevil’de, Séléka ile Bozizé Hükümeti arasında barış görüşmeleri düzenlenmiş ve 11 Ocak 2013 tarihinde, geçiş ve güç paylaşımı önlemleri sağlayan Librevil Anlaşmaları imzalanmıştır. Ancak, Mart ayında Séléka milisleri hükümetin bu anlaşmalar kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmediğini iddia ederek, 24 Mart 2013’te başkent Bangui’yi ele geçirmiş ve bir darbe gerçekleştirerek Bozizé’nin Kamerun’a kaçmasına sebep olmuştur.[11] Séléka koalisyonunun lideri Michel Djotodia, Başkan Bozizé’yi devirip 24 Mart 2013’te ilk Müslüman cumhurbaşkanı olarak iktidara geldiğinde, birçok insan bunun OAC’ye istikrar getireceğine ve yaşanılan zorlukların sona ereceğine inanmışsa da, bu sevinç kısa sürmüştür. Nitekim, Séléka iktidara geldiğinde, kırılgan bir devletin çöküşüne başkanlık etmiştir. Diğer yandan, Djotodia ve Séléka’ya destek vermek için Çad ve Sudan’dan gelen bir grup askerin eylemleri etnik, dini ve aşiretler arası şiddeti kışkırtmıştır.[12] (Kullanılan alet ve askeri giysiler ve ideolojik söylemler anlamında) Séléka milisleri görünümünde olan bu kişiler kasten Hristiyan sivilleri hedef alarak çatışmanın din savaşına dönüşmesine neden olmuştur. Séléka’nın hükümeti kontrol altına almasından sonraki süreçte ülkede zaten var olan siyasi çatışmalar şiddet eylemlerine dönüşmüş ve binlerce kişi ülke içinde yerinden olmuştur. Bu süreçte, Hristiyanların kaybettikleri gücü yeniden elde etmek için radikalleşmesi ve Müslüman sivillere karşı sistematik şiddet uygulamaya başlamasıyla da ülkede din temelli bir iç savaş başlamıştır. Asıl amacı, yıllarca yoksun bırakıldıkları sosyoekonomik ve siyasal hakları elde etmek olan Séléka birliklerinin kontrolünden çıkan olaylar, ülkenin bilinçli olarak, dışardan müdahale ile, dini çatışmaya itildiği izlenimi vermektedir. Bu durum Afrika ülkelerinde sık görülen emperyal politikaların yansıması olarak algılanabilir. Nitekim, sömürgeci güçler, dini ve etnik çeşitliliğin olduğu ülkelerde, ya dini ya da etnik kimlik farklarını bahane ederek sıkça çatışma çıkmasına neden olmaktadır. Devrik lider Bozizé’nin desteklediği Anti-balaka adlı silahlı grup,ülkede yaşayan Müslüman azınlığı açıkça hedef almıştır. Anti-balaka grubu Haziran 2013’te, Djotodia rejimini devirmek isteyen siyasetçi, asker ve siviller tarafından başlatılan girişimlerle örgütlenmiştir. Bozizé’nin de yakinen desteklediği bu grubun toplantıları Paris’te yapılmıştır. Temel amaçları ülkeye dönerek yönetimi Séléka’dan almak olan bu grubun (Séléka ile işbirliği yaptıkları şüphesinden ötürü) Müslüman nüfusa yöneliknefreti şiddetlenmiştir.[13]Eylül ayından itibaren doğrudan Müslümanlara yönelik gerçekleştirilen saldırılar aralık ayına kadar şiddetini artırmıştır. BM İnsan Hakları Konseyi tarafından yayınlanan OAC’de insan haklarının durumu hakkındaki ön raporda,[14]Anti-balaka tepkilerinin daha ölümcül olduğu ve bununda ülkede benzeri görülmemiş insan hakları ihlallerine neden olduğu ifade edilmiştir. 5-6 Aralık 2013 tarihleri arasında sadece Bangui’de en az 1.000 kişinin öldüğü ve yüzlerce kişinin yaralandığı bildirilmiştir. Kızıl Haç ise 1.500’den fazla ölüm kaydetmiştir. Anti-balaka, bu saldırıyla askeri bir eylem gerçekleştirme kapasitesine sahip olduğunu göstermiştir.[15] 2. BM Güvenlik Konseyi Kararı: MISCA veFransa’nın Sangaris Operasyonu BM Güvenlik Konseyi, 2013’ün Aralık ayında yoğunlaşan şiddeti bastırmak ve barışın tesis edilmesini sağlamak amacıyla, BM Antlaşması’nın VII. Bölümü kapsamında, 5 Aralık 2013’te 2127 sayılı Kararı almıştır.[16]Kararda, yargısız infazlar, kayıplar, keyfi tutuklamalar ve gözaltı, işkence, kadınlara ve çocuklara yönelik cinsel şiddet, tecavüz,zorla çalıştırma ve sivillere yönelik saldırılar sonucunda uluslararası insancıl hukukun ve insan haklarının ağır biçimde ihlal ve istismar edildiği belirtilmiştir. Şiddet ve misillemelerin ülke çapında dini ve etnik bölünmeye neden olabileceği ve bu eylemlerin bölgesel güvenliği tehlikeye atabileceğinden kaygı duyulduğu dile getirilmiştir. Çatışmaların uluslararası hukukta tanımlı ciddi suçlar olan savaş suçları ve insanlığa karşı suç boyutuna ulaşarak kontrol edilemez bir hâl alma potansiyeline vurgu yapılarak; polis, adalet ve yönetim kurumlarının bu tür ihlallerin ve istismarların faillerini sorumlu tutma kapasitelerinin yetersiz olduğu belirtilmiştir.[17] Krizin çözülmesinde birincil sorumluluğun Geçiş Hükümeti ve bölgesel örgütlerde olduğu vurgulanmış ve Afrika Birliği Barış ve Güvenlik Konseyi’nin 13 Temmuz’da, bölgeye MISCA (Orta Afrika’ya Afrika Liderliğinde Uluslararası Destek Gücü/Mission Internationale de Soutien à la Centrafrique sous conduite Africaine) adında barış gücü gönderme kararının olumlu karşılandığı ifade edilmiştir. Sonuç olarak Güvenlik Konseyi söz konusu kararında MISCA’nın on iki aylık süreyle konuşlandırılmasına ve Fransız kuvvetlerine, kapasiteleri ve görev alanları dahilinde ve geçici olarak, MISCA’nın görev yetkisinin yerine getirilmesi için gerekli tüm tedbirleri alma yetkisi vermiştir. Gönderilecek birliğin görevleri ise; sivillerin korunması ve güvenliğin sağlanması, yardıma ihtiyacı olan nüfusa insani yardım sağlanmasına elverişli koşulların oluşturulması, ülkenin istikrara kavuşturulması ve tüm bölgelerinde devlet otoritesinin yeniden tesis edilmesi olarak belirlenmiştir.[18] Karardan sonra, Fransız birlikleri 5 Aralık’ta başlatılanSangaris Operasyonu ile, MISCA güçleri ise 19 Aralık’ta bölgeye konuşlanmıştır. İlk etapta 6.000 Afrika Birliği ve 1.500 Fransız askeri yerleştirilmiştir.[19]Bu süreçte, Djotodia artan baskı ve şiddet üzerine 10 Ocak 2014’te istifa ederek ve Séléka’nın dağıtıldığını açıklayarak iktidarı Ulusal Geçiş Hükümeti’ne teslim etmiş ve ardından 23 Ocak 2014’te Catherine Samba-Panza geçici başkan olarak hükümetin sorumluluklarını üstlenmiştir.[20]Ağustos 2014’te, Djotodia, Müslümanlara yönelik soykırım tehdidine karşı can güvenliğini sağlamak için ülkenin kuzeyinde ‘‘bağımsız bir devlet’’ ilan ettiğini ve daha önce dağıtılan Séléka’nın “eski Séléka” adı altında yeniden bir araya geldiğini açıklamıştır. MISCA’nın yerini 15 Eylül 2014’te MINUSCA (Orta Afrika’nın İstikrarı için BM Çok Boyutlu Birleşik Gücü/Mission Multidimensionnelle Intégrée des Nations Unies pour la Stabilisation en Centrafrique) almıştır. Ancak bu uluslararası güçler etnik kıyım kampanyasının hedefi olan masum insanları korumakla görevli bölgelere yerleştirilmediklerinden, Anti-balaka güçlerinin yeniden harekete geçmesini engelleyememişlerdir. Sonuçta Müslümanları hedef alan şiddet tüm ülkeyi sarmıştır.[21]Nitekim, Fransız askerleri ülkede Séléka koalisyon örgütünü silahsızlandırarak, Anti-balaka örgütünün Müslümanlara sistematik bir şekilde saldırı ve soykırım yapmasına da zemin hazırlamıştır.[22] 3. Anti-balaka Güçlerinin Müslüman Azınlığı Hedef Alan Eylemleri Fransız kuvvetlerinin ve MISCA birliklerinin konuşlandırılması, Bangui’de Séléka’nın etkisizleştirilmesine yol açtığından Anti-balaka’nınBangui’nin kontrolünü ele geçirmesine ve yavaş yavaş ülkenin diğer bölgelerindeki kasabalarına saldırmaya başlamasına neden olmuştur. Sangaris ve MISCA unsurları sadece bulunduklarıBangui ve bazı büyük şehirlerde caydırıcı olabilmiştir. Bu nedenle sivillerin öldürüldüğü tüm alanlarda sivil nüfusu korumak için gerekli insan gücü olmadığından, saldırıların hedefinde olan Müslüman siviller bulundukları yerlerden ayrılmak zorunda kalmıştır. Saldırılardan kaçan nüfusun bir kısmı Bangui ve diğer kasabalardaki kamplara sığınmış; önemli bir kısmı ise, komşu ülkelere, özellikle Kamerun ve Çad’a kaçmıştır. Şiddetten kaçanların çoğu haftalarca çalılıklarda yürüyerek sınıra ulaşabilmiş, bir kısmı ise konvoylarla taşınmıştır. Ancak her iki durumda da birçoğu Anti-balaka tarafından hedef alınarak öldürülmüştür.[23] Anti-balaka, aynı yöntemlerle, 5 Aralık 2013’ten Mart 2014’e kadar sayısız saldırı gerçekleştirmiştir. Bu dönemde köy, kasaba vb. yerleşim yerlerinin hedef alınması saldırıların siyasi veya askeri bir amaçla olmadığını, doğrudan etnik kıyım hareketi olduğunu açıkça göstermiştir. Özellikle 5 Aralık’ta başlayan saldırılarda, Müslüman kadınlar, çocuklar, iş insanları hedef alınarak öldürülmüş; Müslümanlara ait camivb. ibadet yerleri, özel mülkler ve işletmelere saldırılmıştır. Bu saldırılardan kaçmaya çalışan siviller bile öldürülmüş, bazen sadece erkekler hedef alınmıştır. Müslümanları hedef alan saldırıların büyük çoğunluğu ülkenin batı ve orta kısımlarında gerçekleşmiştir.[24] BM’nin buradaki çatışmalara ilişkin Nihai Raporu’nda, sayısal olarak bazı veriler bulunsa da, öldürülen insan sayısının net olarak saptanamadığı; Müslüman cemaatlerin ölülerini hemen gömmeleri ve devam eden çatışmaların ortasında, özellikle kırsal alan ve ormanlarda toplu mezarlara erişememe gibi çeşitlinedenlerin doğru veri toplamayı zorlaştırdığı belirtilmiştir. Yalnızca, kimlikleri belirlenebilen ve görgü tanıklarının bulunduğu olaylara ilişkin daha somut verilere yer verilebilmiştir. Anti-balaka güçleri, şiddeti devam ettirdikleri süre zarfında Müslüman nüfusu, kadınlar, çocuklar, yaşlılar dahil, sistematik ve yaygın olarak ve orantısız bir güçle hedef almış; benzer saldırı metodlarıyla binlerce insan katledilmiş, yüzbinlercesi zorla yerinden edilmiştir. 2014 Şubat ayı ortalarından itibaren 100 bine yakın Müslüman ülke içinde serbestçe hareket edemediğinden,komşu ülkelere kaçmış; toplam nüfusun (Hristiyan ve Müslümanların toplamının) 900 bin ila 1 milyonu ülke içinde yerinden edilmiş ve nüfusun yarısından fazlası yardıma muhtaç hale düşmüştür.[25] OAC’de, Ocak 2014-Mart 2016 döneminde geçiş hükümeti oldukça etkisiz kalmıştır. Bununla birlikte zaman zaman eski Séléka ve Anti-balaka gruplarınca devrilmeye çalışılmıştır. Bu durum kalıcı barışın sağlanmasını ve şiddetin etkisizleştirilmesini engellemiştir. Nihayet, planlandığı üzere, yaklaşık iki yıl süren kanlı ve sıcak çatışmaların gölgesinde, Aralık 2015’te düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimleriyle normale dönme yolunda ilk adım atılmıştır. Seçimi, Şubat 2016’da yapılan ikinci turda % 62 oy alarak Faustin-Archange Touadéra kazanmıştır. Aynı yılın Mart ayında göreve başlayan Touadéra’nın, Bozizé döneminin başbakanı olması (2008-2013) ve Bozizé ile yakın münasebeti, Müslümanların hoşnutsuzluğuna sebep olmuş ve siyasi gerginlik devam etmiştir. 4. Barış Görüşmeleri ve Güncel Durum 2016’da cumhurbaşkanı seçilen Touadéra ve kabinesi ülkede güvenlik ve istikrarı sağlamaya öncelik verdiklerini açıklamışlarsa da hedeflerine tam anlamıyla ulaşamamışlardır. Bu bağlamda, yürütmede daha fazla söz/temsil hakkı tanımak koşuluyla, silahlı gruplarla barış anlaşması imzalanmış; bakanlık sayısı arttırılmış ve eski Séléka üyelerinden birine de hükümette yer verilmiştir. Büyük çoğunluğu (üçte ikisi) silahlı grupların kontrolünde olan OAC, günümüze kadar farklı bölgesel (Gabon, Çad, Sudan gibi komşu ülkeler) ve uluslararası aktörlerin (BM, Afrika Birliği, Orta Afrika Cumhuriyetleri Ekonomik Topluluğu…) arabuluculuk girişimlerine rağmen ulusal güvenliğini ve bütünlüğünü sağlayamamıştır. Silahlı gruplar ve hükümet arasında yürütülen barış müzakereleri, tarafların karşılıklı yükümlülüklerini yerine getirmemelerinden ötürü sonuçsuz kalmıştır. Bu dönemde, Toudéra’nın Rusya ile yakınlaşması ve birtakım ticari anlaşmalar imzalaması, bölge dışı bir aktör olarak Rusya’nın da barış müzakerelerine katılmasına sebep olmuştur. Ülkede son olarak Rusya ve Sudan’ın girişimleri ile 6 Şubat 2019’da barış anlaşması imzalanmıştır. Orta Afrika, iç savaş ortamında yapılan son cumhurbaşkanlığı seçiminden (2016) sonraki seçimlerini, görece daha durgun bir ortamda, 27 Aralık 2020’de gerçekleştirecektir. Hâlihazırdaki Cumhurbaşkanı Toudéra, 2013 darbesiyle Kamerun’a kaçan ve Aralık 2019’da geri dönen eski cumhurbaşkanı François Bozizé, Geçiş Hükümetinin başkanıCatherine Samba-Panzave eski başbakanlar Anicet-Georgees Dologuélé (1999-2001) ile Martin Ziguélé (2001-2003) 2020 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olan isimlerdir. Sonuç ve Değerlendirme Bağımsızlığından bu yana istikrarsızlık ve iç çatışmalarla anılan Orta Afrika, son olarak 2013 yılında yoğunlaşan şiddet olaylarıyla gündeme gelmiş ve uluslararası barış ve istikrarı bozma potansiyeli taşıyan bir iç savaş yaşamıştır. Siyasi ve sosyal görünürlük kazanma amacı taşıyan Müslüman gruplardan oluşan Séléka, hükümetle imzalanan anlaşmaların uygulanmamasının ardından askeri bir darbeyle yönetime geçmiştir. Séléka’ya karşı örgütlenen Anti-balaka grubu ise Müslüman sivilleri hedef alarak sistemli ve yaygın bir şekilde şiddet uygulamaya başlamıştır. Sivillere yönelik orantısız saldırıların yoğunlaşması üzerine Afrika Birliği, BM ve Fransa, çatışmaları sonlandırmak ve istikrar ve düzeni yeniden tesis etmek amacıyla bölgeye asker göndermiş, ancak çatışmalar uzun süre durulmamıştır. Ülkede iç çatışmalar sürerken iki yıllık geçiş döneminin ardından cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılmış ancak silahlı direniş grupları silah bırakmamış ve ülkenin önemli bir kısmını kontrol etmiştir. Sonuç olarak, uluslararası kurumlar ve dünya kamuoyu yaşanan insanlık dışı olaylar karşısında etkisiz kalmış ve hakkaniyetli bir tavır benimsememiştir. Çatışmaların 8 yıla yakın süredir devam etmesi Müslüman azınlığa hakkını teslim etmeyen bir çözümsüzlüktür. Bu durum, toplumlar ve dinler arası şiddeti sona erdirme hususunda küresel adalet sistemine olan güveni sarsan bir eylemsizliktir. BM barış gücü askerlerinin Müslüman sivilleri koruma konusunda gerekli tedbirleri almakta yetersiz kalması, hem BM sistemini sorgulatmakta, hem de benzer suçları işleyen aktörlere dolaylı bir destek verildiğini düşündürmektedir. REFERANSLAR Aral, Berdal (2016), Küresel Güvenlikten Küresel Tahakküme BM Güvenlik Sistemi ve İslam Dünyası,İstanbul: Küre Yayınları. Arieff, Alexis(2014), ‘‘Crisis in the Central African Republic’’, Current Politics and Economics of Africa, Cilt7, Sayı 1, ss. 27-46. BM Güvenlik Konseyi, 22 Aralık 2014, ‘‘Final Report of The International Commission of Inquiry on the Central African Republic’’, http://www.securitycouncilreport.org/atf/cf/%7B65BFCF9B-6D27-4E9C-8CD3-CF6E4FF96FF9%7D/s_2014_928.pdf, (Erişim: 08.06.2020). BM Güvenlik Konseyi, 5 Aralık 2013, 2127 Sayılı Karar, https://www.undocs.org/en/S/RES/2127(2013), (Erişim: 24.06.2020). Dünya Bankası, Orta Afrika Cumhuriyeti, (çevrimiçi), https://donnees.banquemondiale.org/pays/republique-centrafricaine (Erişim: 24.06.2020). Fransa Savunma Bakanlığı, Temmuz 2016, ‘‘Opération Sangaris’’, https://www.defense.gouv.fr/operations/missions-achevees/sangaris/dossier-de-presentation-de-l-operation-sangaris/operation-sangaris, (Erişim: 24.06.2020). France 24, 25 Temmuz 2020, ‘‘Centrafrique : l'ancien chef de l'État François Bozizé candidat à la présidentielle’’, https://www.france24.com/fr/20200725-centrafrique-l-ex-président-bozizé-annonce-sa-candidature-à-l-élection-présidentielle, (Erişim: 25.09.2020). İnsan Hakları Konseyi, 30 Mayıs 2014, Preliminary Report of the Independent Expert on the situation of Human Rights in the Central African Republic, htp: www.securitycouncilreport.org/atf/cf/%7B65BFCF9B-6D27-4E9C-8CD3-CF6E4FF96FF9%7D/a_hrc_26_53.pdf, (Erişim: 08.06.2020). Kavas, Ahmet, ‘‘Orta Afrika Cumhuriyeti’’, TDV İslam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/orta-afrika-cumhuriyeti#2, (Erişim: 24.06.2020). Report of the United Nations High Commissioner for Human Rights (UNHCHR), 12 Eylül 2013, ‘‘Situation of human rights in the Central African Republic’’, http://www.securitycouncilreport.org/atf/cf/%7B65BFCF9B-6D27-4E9C-8CD3-CF6E4FF96FF9%7D/a_hrc_24_59.pdf, (Erişim: 08.06.2020). Sıradağ, Abdurrahim (2014),‘‘Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Siyasal Kriz: Sebepler ve Dinamikler’’, Ortadoğu Analiz, Cilt 6, Sayı 64, ss. 60-61. Siân Herbert, Nathalia Dukhan, Marielle Debos (2013), ‘‘State fragility in the Central African Republic: What prompted the 2013 coup?’’, Rapid literature review: GSDRC, University of Birmingham. Sibbald, B (2014),‘‘Address extreme violence in Central African Republic now’’, Canadian Medical Association Journal, 186(5), ss. 335–336, (Erişim:08.06.2020). UN Human Rights Office of the High Commissioner, Status of Ratification of CAR https://indicators.ohchr.org, (Erişim:08.06.2020).


 

*AKEM Araştırmacısı, e-posta: dgn.melissa@gmail.com. [1]Dünya Bankası, Orta Afrika Cumhuriyeti, (çevrimiçi), https://donnees.banquemondiale.org/pays/republique-centrafricaine, (Erişim: 24.06.2020). [2]Ahmet Kavas, Orta Afrika Cumhuriyeti, TDV İslam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/orta-afrika-cumhuriyeti#2, (Erişim: 24.06.2020). [3]Animizm: Doğal olaylar, hayvanlar ya da doğada var olan başka nesnelerin ruhlarının olduğuna ve bunlara tapınma temeline dayanan din anlayışı. [4]Alexis Arieff(2014), ‘’Crisis in the Central African Republic’’, Current Politics and Economics of Africa, Cilt 7, Sayı 1, s.32. [5]BM Güvenlik Konseyi, 22 Aralık 2014, ‘‘Final Report of The International Commission of Inquiry on the Central African Republic’’, http://www.securitycouncilreport.org/atf/cf/%7B65BFCF9B-6D27-4E9C-8CD3-CF6E4FF96FF9%7D/s_2014_928.pdf, s. 14, (Erişim: 08.06.2020). [6]Arieff,a.g.e., s.36. [7]Siân Herbert, Nathalia Dukhan, Marielle Debos (2013), ‘‘State fragility in the Central African Republic: What prompted the 2013 coup?’’, Rapid literature review: GSDRC, University of Birmingham,s. 10-13. [8]Report of the United Nations High Commissioner for Human Rights (UNHCHR), 12 Eylül 2013, ‘‘Situation of human rights in the Central African Republic’’, http://www.securitycouncilreport.org/atf/cf/%7B65BFCF9B-6D27-4E9C-8CD3-CF6E4FF96FF9%7D/a_hrc_24_59.pdf, s.5, (Erişim: 08.06.2020). [9]Sango, OAC’de resmi ve yerel dildir. [10]A.g.r., s. 5. [11]A.g.r., s. 5. [12]BM Güvenlik Konseyi, Final Report, a.g.r. , s. 14. [13]A.g.e.,s. 70. [14]İnsan Hakları Konseyi, 30 Mayıs 2014, Preliminary Report of the Independent Expert on the situation of Human Rights in the Central African Republic, http://www.securitycouncilreport.org/atf/cf/%7B65BFCF9B-6D27-4E9C-8CD3-CF6E4FF96FF9%7D/a_hrc_26_53.pdf, s. 6-8, (Erişim: 08.06.2020). [15]A.g.r., s. 8. [16]BM Güvenlik Konseyi, 5 Aralık 2013, 2127 Sayılı Karar, https://www.undocs.org/en/S/RES/2127(2013), (Erişim: 24.06.2020). [17]2127 Sayılı Karar. [18]2127 Sayılı Karar, Paragraf 28-50. [19]Operasyon 1 Temmuz 2016’da sonlandırıldığında bölgede toplam 15.000 Fransız askeri, Sangaris kuvveti içinde yer almıştır. Bkz: Fransa Savunma Bakanlığı, Temmuz 2016, ‘‘Opération Sangaris’’, https://www.defense.gouv.fr/operations/missions-achevees/sangaris/dossier-de-presentation-de-l-operation-sangaris/operation-sangaris, (Erişim: 24.06.2020). [20]BM Güvenlik Konseyi, Final Report,a.g.r., s. 34. [21]Berdal Aral (2016), Küresel Güvenlikten Küresel Tahakküme BM Güvenlik Sistemi ve İslam Dünyası,İstanbul: Küre Yayınları, s. 261. [22]Abdurrahim Sıradağ (2014),‘‘Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Siyasal Kriz: Sebepler ve Dinamikler’’, Ortadoğu Analiz, Cilt 6, Sayı 64, s. 61. [23]A.g.r. [24]A.g.r. [25]Sibbald B (2014), ‘‘Address extreme violence in Central African Republic now’’, Canadian Medical Association journal,186(5), 335–336. https://doi.org/10.1503/cmaj.109-4733. (Erişim: 08.06.2020).

Comments


bottom of page