Öncelikle son dönemde popüler bir alan haline gelen, herkesin bir fikrinin olduğu ve televizyonlarda bunu belirttiği Afrika kıtasına dair doğru bilinen birkaç yanlışı düzelterek başlayalım. Zira “uzman” akademisyen ve gazetecilerimiz bilgileri “translate” butonu üzerinden topluma zerk ederken bazı hususlarda yanılıyorlar.
Çok konuşuldu, yazıldı. Burkina Faso’nun ABD ve Fransa’ya uranyum ihracatını yasakladığına dair gurur okşayıcı bilgiler paylaşıldı. Gururunuz incinmesin fakat Burkina Faso’da uranyum yok.
Çeviri hatası olsa gerek, iyi niyetli şekilde tekrar hatırlatalım; Nijer ve Nijerya aynı ülke değil.
Üçüncüsü de darbelerin tek sebebi ülkelerin madenleri değil. Bunların ilerisinde iç toplumsal sebepler, hiç konuşulmadığı kadar etkili.
Darbenin ilk günlerinde yazdığımız Nijer’deki Darbeyi Nasıl Okumalıyız? yazısına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Bu yazıda ise muhtemel senaryolar üzerine konuşmak daha isabetli olacaktır. Nitekim pek çok analizde darbenin neden, nasıl olduğuna dair bilgiler paylaşıldı. Peki bundan sonra ne olabilir? Asıl konuşulması gereken nokta burası.
Son gelişmeden başlarsak, Anavatanı Koruma Ulusal Konseyi'nin (CNSP) liderliğindeki geçiş sürecinde, ünlü bir ekonomist olan Lamine Zeine, Başbakan olarak atandı. Nijer eski Maliye Bakanı Lamine Zeine, Çad'daki Afrika Kalkınma Bankası temsilcisiydi. Bu önemli bir gelişme. Daha önceki darbelerde gördüğümüz darbeyi gerçekleştiren cunta içerisinden bakanlar veya başbakan seçmek yerine kredisi yüksek bir sivil ekonomistin başbakanlığa getirilmesi, uluslararası sistemde büyük yaptırımlarla karşı karşıya olan Nijer’in kendisini bu sistemden toptan dışlatmamak adına akıllıca bir hamle yaptığını söyleyebiliriz. ECOWAS’ın önceki darbelerden çok daha sert tutumu, Afrika Birliği, Avrupa Birliği, BM gibi uluslararası kurumların sert yaptırım tedbirleri, Fransa ve ABD’nin yardımları iptal etmesi en çok Nijerlileri mağdur edecek. Bu mağduriyet zamanla darbecilere karşı tepki olarak gündeme gelecek. Tüm iplerin koparılmaması bu sebeple önemli.
Diğer yandan ECOWAS öncülüğündeki ülkelerin birer birer asker müdahaleye yeşil ışık yakması beklenen bir gelişmeydi. Nijerya, Nijer’e giden elektriği kesti ve sınıra asker konuşlandırdı. Benzer söylemleri Fildişi Sahili ve Benin’den de duyduk. Bu noktada ECOWAS tarafının yapabileceği iki hamle var. Birincisi sınırlı bir askeri operasyonla darbe yönetimini devirmek ve iktidarı yeniden Bazoum’a vermek, ikincisi ise askeri müdahale olmaksızın iç unsurları hareketlendirerek karşı darbenin yolunu açmak.
ECOWAS Nijer'e askeri müdahalede bulunacak olsa bunu neye dayanarak yapabilir sorusunun iki cevabı bulunuyor. Bunlardan ilki 1999 tarihli Çatışmaların Önlenmesi, Yönetimi ve Çözümü, Güvenlik ve Barışı Koruma Protokolü, ikincisi ise 2001 yılında kabul edilen Demokrasi ve İyi Yönetişim Ek Protokolü. ECOWAS misyonu 1999 yılına kadar Liberya'da kaldı ve karışık sonuçlar elde etti. Askerlerin davranışları insan haklarına saygı açısından eleştirildi. Bu durum ECOWAS'ın üye ülkelerdeki müdahalelerine devam etmesini engellemedi. 1997'de Sierra Leone'ye müdahale geldi. Şimdiye kadar 2020, 2021 ve 2022'de anayasaya aykırı rejim değişikliklerinin kaydedildiği Mali, Gine ve Burkina Faso vakalarında arabuluculuğu tercih eden örgüt, bu kez demokratik yollarla seçilmiş bir cumhurbaşkanını göreve getirmek için güç kullanımını göz ardı etmiyor. Peki neden? Birincisi bu darbenin de başarılı olması ECOWAS etkinliğini kâğıt üzerinde bir seviyeye indirecek. İkincisi ise bölgenin en önemli ülkelerinden biri olan Nijerya’nın seçimi sonrasında böyle bir krizle karşılaşması, pek çok sorunla boğuşması gereken Tinubu için işleri karıştıracak. Ve en önemlisi Sahel’deki son kale Nijer kaybedilecek.
Tüm bunlar hesaplanırken Wagner elemanlarının Nijer’e giriş yapmaya başladığını ve Rusya cephesindeki hazırlığın da sürdüğünü eklemek gerekir.
Başka bir ihtimal daha var ki bu beklenen en kötü senaryo olabilir. Sahel’deki terör örgütlerinin otorite boşluğundan faydalanarak terör saldırılarını şiddetlendirmesi muhtemel gözüküyor. Nitekim JNIM ve diğer oluşumlar yayınladıkları propaganda videoları ile bu mesajı vermeye başladılar. Hatta daha da ilerisinde bu örgütlerin Wagner ile karşı karşıya geldiği bir senaryo bölgenin kaosa sürüklenmesine sebep olabilir. Alttaki fotoğrafta JNIM, Mali ordusunu ve Wagner’in paralı askerlerini bastırmak için Boni’yi iki haftadır kuşattığını duyuruyor.
Kaynak: https://twitter.com/abdalaag2022/status/1688212656652435456?s=46&t=SDPB3TcP0vUtGAgFKskpig
Türkiye’nin politikasına dair uçan kaçan yorumlara da bazı eleştiriler getirmek gerekir. Afrikalılar, bugüne dek Türkiye’nin uyguladığı şekliyle eşit paydaşlar istiyorlar. Hamaset içerisindeki yorumların aksine biz, Afrika’nın hamisi değil, destekçisi olma niyetindeyiz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bu bağlamda yaptığı son derece anlamlı tespitler, Türkiye’nin dış politikasının gerçekçiliğini ortaya koymaktadır. Heyecanla değil sakin, telaşla değil planlı hareket eden Türkiye, pek çok coğrafyanın yeniden yazılacak tarihinde ciddi rol oynayacaktır.
Tüm bunların dışında Senegal’deki olayların dikkatle takip edilmesi gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum. 2024 seçimleri oldukça tartışmalı geçecek ancak Sonko’nun hapis cezasının devam etmesi durumunda seçimleri görebilir miyiz, emin değilim. Öte yandan Çad’ın, ECOWAS üyesi olarak askeri bir operasyona katılmayacağını açıklaması da takip edilmesi gereken bir husus. Nitekim Nijer’den sonra Fransa’nın rahat hareket edebileceği yerlerden biri olan Çad’da böylesine bir çıkış ilerleyen günlerde üzerine konuşulacak meseleleri beraberinde getirebilir.
Comments