Sudan şiirinden konuşmak için, öncelikle bağımsızlık hareketinden bahsetmek gerekmektedir. Sömürülen pek çok ülkede olduğu gibi Sudan’da şiir; bir sanat ya da şairlere ait bir hüner olarak değil; direnme biçimi olarak ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla herhangi bir Sudan şairinin, başarılı bir şair olarak görülmesi ve kabul edilebilmesi için şiirlerinin kalitesine değil; vatan şairi olup olmadığına bakılıyordu. Şairler hem kendilerini hem de halkın ortak özünü yakalamak amacıyla şiire başvurmuşlardır. Ancak bu durumun kalitesiz şiirlere yol açtığı söylenemez. Nitekim o zamanda şair sayısı son derece azdır. Bu sebeplerden dolayı şiir yazmaya başlayan bir şairin, bir karanlık içinde kaldığı söylenebilir. Şairin yazarak yoluna devam etmesi için, halkın teşviki ve şairden yana durması önem arz etmiştir.
Bu hususu daha iyi bir şekilde açıklaması gerekirse, 1920’lerde şiir söylemek yerine şiir yazmak söz konusu olmaya başlamıştır. Bu dönemde şairlik kültürlülük olarak görülmüş, şair dendiğinde akla entelektüel insan gelmiştir. Bu durumun sebepleri yazının sonunda açıklanacaktır. Sudan şiiri, 1920’lerden de anlaşıldacağı üzere, iki bölüme ayrılmıştır.
Sözlü şiirler Arap kültüründen kaynaklanan bir sanattır. Bu sanat Sudan’a İslami fetihlerle beraber girmiştir. Dolayııyla Arap kültürüne özgü olan bazı şeyler, İslam’ın yayılmasının doğal bir sonucu olarak yaygınlaştırılmıştır. İslam Sudan’a Bakt Sözleşmesine göre savaşarak değil; halkın kabul etmesiyle girmiştir. Arap çöllerinden gelen ilk fetih ordusu ile Sudan halkı, kolaylıkla İslam’ı benimsemiştir. Fetih ordusu ise Sudan halkının bu kabulü üzerine, geri dönmeye bir neden kalmadığını düşünerek Sudan kadınları ile evlenip bölgeye yerleşmiştir. Neticede Sudan kültürü ile Arap kültürü bir araya gelerek yeni bir kültür oluşturmuştur. Bu yeni kültür, Sudan’ın sözlü şiirlerine başlangıçta bahsi geçen etkiyi yaratmıştır. Bu etki çok önemli olduğu için modern yazılı şiirlerde de etkisini hiç kaybetmeden devam etmiştir. Bu etkinin hangi aşamalardan geçtiğinin net bir şekilde görülebilmesi için yazılı şiirlerin nasıl ortaya çıktığın bakılmalıdır. Bunu yaparken ise kimlik ile şairlik arasında bir karşılaştırma yapılması gerektiği kanaatindeyim.
Yazılı şiirlerin yayılmasının ilk nedenlerden biri gazeteciliktir. 1899’da Sudan’da ilk gazete basılmıştır. Bu gazete resmi gazete olarak ilan edilmiştir. Daha sonra 1920’lerin başında bastırılan gazete sayısı artıp özel bir işletme olmuştur. Yeni çıkan gazetelerin sömürgeciyi korkutan bir unsur olduğunu hissedilmiştir. Sömürgeciler siyasi yazıları yasaklamıştır. Şairler, siyasi konuları şiirin içine gizleyerek şiir yazmaya devam etmişlerdir. Ancak bu, sadece siyaset için şiir yazılmış demek değildir. Nitekim o dönemde şiiri yazıya döken şairler, yüksek öğretim kurumlarından ilk mezun olan şairlerdir. Böylece yazı yazmayı bilen herkes hem siyasete hem şiire başvurmuştur.
Şairler, halkın çalışıp üretmesi ve dünyanın yeni değerlerini keşfetmesi amacı ile şiirle halka umut aşılamaya gayret göstermişlerdir. Bu çabaların pek faydası olmadığına inanan şairler, kültürel hareketleri kurmaya başlamıştır Bu hareketlerden biri olan Orman ve Çöl hareketi, ırk ve kimlik sorunlarına eğilmektedir. Çöl arap; orman ise Afrikalı kabilelerin simgisi olmuştur. En sonunda bütün aşamalarda şiirsel estetik sorusu ortaya çıkmıştır. Son olarak şunu da söylemem gerekir ki, bu kısa tanıtmada ne Sudan şairlerinden ne yazdıkları şiirlerin güzeliğinden bahsedebilmiştir.
NOT:
Bu tanıtım yazısı Sudan Şiirine kısa bir bakış niteliğindedir.
Comments